Hukuk karşısında herkeş eşittir ve kimseye ayrıcalık tanınmaz, kuralını biliriz ama yine de İlhan Selçuk gibi yeri yurdu belli bir gazetecinin sorguya davet yöntemiyle değil de, sabaha karşı evinden alınarak götürülmesini anlamakta zorluk çekeriz.
Bu usul şık olmamıştır.
Bu aynı fikirde olmadığımız bir meslek büyüğümüze reva görülecek bir davranış biçimi değildir, kabul edilemez.
Ama usulü tartışırken esası gözden kaçırmamak gerekir.
Evet, Yargıtay Başsavcısı'nın AK Parti'ye karşı açtığı davaya yönelik eleştirileri "hukuka müdahale olarak" niteleyenler şimdiki operasyona yönelik sert eleştirilerde bulunuyor, bulunmaya da devam edecekler. Onların eleştirilerinde Ergenekon gerçeğine yönelik bilgiler yer almayacak.
Bu Türkiye'nin şu an içinde bulunduğu durumun kaçınılmaz bir sonucu.
Ama gelişmelere hangi noktadan bakarsak bakalım, gözden kaçırmamamız gereken bir gerçek var, o da hem bir bütün olarak demokratik rejimi, hem de tek tek bireylerin yaşam haklarını tehdit eden çeteler.
Soruşturmanın sonucu ne getirir bilinmez ama basına yansıyan haberlerden, üst düzey kamu görevlilerinden suç örgütü liderlerine kadar uzanan yasadışı bir örgütlenmenin varolduğu gerçeği yadsınamaz.
Batı dünyasında Gladio diye nitelenen yapılanmanın Soğuk Savaş sonrası Türkiye'de özenle korunmuş olmasının bir sonucu bu. Birbiriyle bağlantısız görünen birçok olay, çete açısından bakınca büyük bir planın parçası gibi görünebiliyor.
Hrant Dink suikastından rahip Santoro'nun öldürülmesine, Malatya kıyımından Danıştay katliamına kadar birçok eylemin belirli bir merkez tarafından yönetildiği duygusu ağır basıyor.
Hedef basit: Türkiye'yi AB yolundan çevirmek, demokratik reformları kesmek, halkın yönetimde söz sahibi olmasını engellemek. "Abartı" diyorsanız, Ay Işığı ve Sarıkız darbe girişimlerini hatırlamanız yeter.
Bugün "basın özgürlüğü" diye yeri göğü inletenler, yakın geçmişte Nokta dergisinin bu darbe girişimlerini açığa çıkarması nedeniyle basılması, kapatılması karşısında sessiz kalmayı tercih etmişti, onu da hatırlayın.
Ve aklınızdan çıkarmayın ki, Türkiye'de halkın tercihlerini beğenmeyen, bu tercihi gerekirse zor yoluyla değiştirmeye çalışan bir grup hep varoldu. 1960 darbesinden, 12 Mart'a, 12 Eylül'den 28 Şubat'a kadar onların planlarının bedelini ödedik.
Bugün yine benzer bir senaryoyla karşı karşıyayız.
Dileriz, bu kez demokrasi kazanır.
Yayın tarihi: 22 Mart 2008, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2008/03/22//haber,A609E20A96EB4437A67F19D25A8E6BC4.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2008, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.