Siyaseti yargı yolu ile düzenlemek

Seçkinlerle halkın tercihi bir türlü uyuşmuyor.
Kendilerini arkaik bir düzenin temsilcisi gören bir kesim, düşüncesini çağdaşlık olarak yutturmaya çabalıyor.
O nedenle, iki-üç yıl arayla ya bir Kürt kökenli partiyi ya da muhafazakar partiyi kapattırma yoluna gidiyorlar.
Bunun sonu yok.
Demokratik rejim, parti açıp kapatma rejimi değildir.
Kürt diyene kapatma, türban diyene kapatma talep ederek bir yere varamazsınız.
Kürtlerin ve muhafazakarların tamamını kapatmadan size rahat yok ama çağdaş dünyada bu da kolay değil.
Belki şöyle bir sistem geliştirebilirsiniz, muhafazakarların kadın sorunu olduğunu düşünüyorsunuz ya, muhafazakarlara oy veren 4 kadının oyunu bir oy sayabilirsiniz.
Aynı sistemi DTP için de yaparsanız, rejim rahatlar.
Bu işin şakası.
Gerçeği ise şu, yapay yollarla siyaseti dizayn edemezsiniz.
Meclis'in büyük çoğunluğunun oyuyla seçilmiş bir cumhurbaşkanına böyle muamele edemezsiniz.
Eğer iddianız Meclis'in anayasaya aykırı bir değişikliğe gittiği ise, o zaten Anayasa Mahkemesi gündeminde olan bir konudur.
Mahkemenin kararını beklersiniz.
İptal eder veya etmez, herkes onun sonuçlarına katlanır.
Ama siz seçimin üzerinden bir yıl geçmeden, altı yıldır iktidarda olan ve yüzde 47 oyla yeniden iktidara gelmiş bir parti aleyhine dava açıp, siyaseti yargı eliyle düzenlemeye çalışırsanız, demokratik sistem işliyor diyemezsiniz.
Bu davanın iler tutar tarafı yoktur.
Avrupa Birliği'ne girme iddiasında olan bir ülke için gerçekten utandırıcı bir durumdur.
Türkiye bu davanın sonucu ne olursa olsun, bu süreci utanç verici biçimde tamamlayacaktır, bu da Türkiye'nin hak etmediği bir durumdur.
Bu işin bir yönü.
Diğer yönü ise AK Parti ile ilgili.
AB yolundaki reformlar konusunda seçimden bu yana ciddi bir adım atmayan AK Parti ne kadar yanlış yaptığının farkındadır herhalde.
Türkiye'nin normalleşmesinin tek yolu AB'den geçmektedir, artık bunu görün ve gereğini yapın lütfen.