Haydi gişelere! Seç, beğen, al...

Türkiye'nin en büyük ve önemli sinema etkinliği malum 5 Nisan Cumartesi başlıyor. 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin programı yine herkesi ziyadesiyle heyecanlandıracak denli çeşitli, renkli, ilginç ve alternatif yapımlardan oluşuyor. Hani macera daha bilet almadan önce başlar ya; 15 günlük şenlik heyecanına kapılmadan önce şöyle hafif oturmak, festival broşürünün sayfaları arasında gönüllü kaybolmak zamanı... Nitekim biletler 22 Mart yani Cumartesi günü satışta... 'Doğrudan gidip biletimi gişeden alayım' derseniz Beyoğlu'nda Emek ve Atlas ile Kadıköy'deki Rexx sinemaları hazır olacak. Zamandan yana sıkıntıları olanlar; ister Biletix çağrı merkezinden (0216 556 98 00), ister satış noktalarından veya www.biletix.com'tan temin edilebilirler. Festival sponsorluğunu Akbank'ın üstlendiğinden Axess kart sahiplerine ayrıca bir hoşluk da yapmış! Zaten 3.50 YTL gibi düşük bir fiyattan izlenecek hafta içi gündüz seansları ve Türk filmleri hariç yüzde 20 indirim var.

Seçmek çok zor!
200 filmden seçim yapmak zor elbet... İlk etapta birkaç tavsiye isteyenler için önerilemiz de hazır... Bu yıl festivalin Sinema Onur Ödülü'nü alacak, çağdaş Rus sinemasının en önemli yönetmenlerinden Alexander Sokurov'un 'Aleksandra' filmini kaçırmayın! Çeçenistan'daki Rus birliğinde subay olan torununu görmeye giden yaşlı bir büyükkanne (Muheteşem Galina Vishnevskaya) aracılığıyla tek bomba patlatmadan savaşın ve erkeğin yıkıcılığını, genç bedenlerin çaresizliğini gösteriyor. Bir başka Rus usta olan Nikita Mikhalkov'un Oscar adayı filmi '12'yi ben de henüz görmedim, merakla bekliyorum. Arjantin yapımı 'Uyanış' ise şimdilerde gözden düşmüş 1980'lerin 'yıldızcığı' bir kadının vakur duruşu üzerine gayet incelikli bir film. İncelikten bahsedeceksek Juliette Binocheli 'Kırmızı Balonun Yolculuğu' var. Terörist ile kurtuluş savaşçısı ikilemini masaya yatıran 'Terörün Avukatı' ise sinema aleminin en çok konuşulan belgesellerinden oldu. Gayet şık, akıcı ve etkileyici... Bir de başta 'Eğer' adlı film olmak üzere '68 Kuşağı' bölümündeki tüm filmleri görmeyi deneyin. Ne de olsa 'Çiçek Çocukları'nın değişim ruhuna hiç bu kadar ihtiyacımız olmamıştı.