İLİŞKİLİ HABERLER
Tepki olunca göbek bağını Anıtkabir'e gömmekten vazgeçtik
Tepki olunca göbek bağını Anıtkabir'e gömmekten vazgeçtik
Atlas ona benzesin diye hamileliği boyunca Atatürk'ün fotoğrafına bakan Gülben Ergen "O kadar çok eleştiri aldık ki, bizim göbek bağı evde kaldı. Bir yere gömeceğiz artık" dedi.
Kapıyı Gülben Ergen kucağında minik Atlas ile açtı. Dünyalar güzeli bir bebek. Kendinden nazar boncuklu. Sonradan değişir mi bilemem ama şimdi lacivert gözleri var. Burun aynı annesi gibi hokka, gözler, kaşlar bakışlar baba Mustafa Erdoğan. Erdoğan çifti Atlas'ın fotoğraflarının çekilmesini istemiyor. Ergen her şeyi yürüttüğü gibi bu işi de profesyonelce götürmeye kararlı: "Yaz başı gibi biz çektirip basına dağıtacağız."
Gülben Ergen bugünkü Pazartesi Sohbeti konuğum. Doğumdan sonraki ilk röportajı. Heyecanlı ve temkinli. Soruları dikkatle dinleyip, yanıtlıyor. Bazen kısa aralar verip "Dur bir kafamı toparlayayım" diyor. Her şeyi planlı, programlı, ölçülüp biçilmiş. "Ne yapayım? Ben buralara kolay gelmedim. Tek yanlış cümleyle her şey sarsılır. Televizyonda meslektaşlarımın başına gelenleri gördükçe üzülüyorum. Temkinli olmaya çalışıyorum."..
(RÖPORTAJIN TAMAMIDIR)
HÜLYA-GÜLBEN DÜŞEK BEL MODASIYDI BİTTİ
ZAMAN ZAMAN MAGAZİNE BİLEREK ALET OLDUM
-Bugünü kadarki bütün röportajlarınızı okudum. Sizinle konuşmak zor çünkü bence oynamanız gereken farklı bir Gülben var ve bizlere sadece onu gösteriyorsunuz. Aradan kaç yıl geçmesine rağmen sorulara verdiğiniz cevapların tümü neredeyse aynı.
-Eyvah eyvah eyvah! İyi de ben bu röportaja iyi çalışmadığımı fark ediyorum şu anda! Ama o verilen aynı cevaplar gerçeğimdir belki benim.
-Samimi bir cevap değil bence bu.
-Bak şurası doğru, hayatta bir güven problemim vardır benim. Hem küçüklükten gelen ayakta kalma savaşı hem de kendimi ifade etmek için uğraştığım uzun bir dönem vardır. Belki ondandır. Bir de hata yapmaya korkuyorum. Meslektaşlarımın düştüğü hataları gördüğüm zaman çok gülüyorum çünkü hakikaten gülünecek durumda oluyorlar. Yaptığım bir şaka öyle bir yere gidiyor ki ben bile şaşırıyorum. Eşim dostum da beni çok vıdı vıdı yerler niye yaptın diye. Özellikle anneme ve eşime yaranamıyorum. Az konuşup işimi yapmak yanlısıyım.Onu yapmaya çalışıyorum.
-Çok da beceremiyorsunuz. Yani susup oturduğunuzu hiç görmedik.
-Son yıllarda beceriyorum. Özellikle son 2 yıldır.
-Eşiniz Mustafa Erdoğan'ın etkisi mi?
-Mustafa magazini çok boş buluyor.Ben ona karşı magazini savunuyorum ve seviyorum. Magazinin içindeyim ben ve bir çok yönü keyifli ve bazı yönleri var ki hakikaten ben kendimi iyi anlatamamışım şeklinde ortaya çıkıyor.
-Magazini iyi yönettiğinizi düşünüyor musunuz?
Artık evet. Eskiden onlar beni yönetiyorlardı. Bir tavır ve duruşum var artık. Örneğin bir grup magazinci arkadaşımız kamerasız ve makinesiz evime gelip Atlas'ı ziyaret ettiler. Onlara bunun ne normal bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
-İyi de işkence gibi olmuştur onlara . Bebeği gör ama fotoğraf çekeme!
-Ruhlarını teslim ettiler yani bazı anlarda. (Gülüyor)
-Peki bu duruma gelene kadar ilişki nasıldı?
-"Magazincilerden kazık yedim" diyemem ama oyunlarına alet oldum. Hatta zaman zaman isteyerek alet oldum. Sanatçı istemeden hiçbir şey olmaz. Ama kinci değilim eskiye yönelik şeyleri unutuyorum. Ama yakınlarda örneğin Atlas'ın ismiyle ilgili bu kadar çok konuşulması bizi çok rahatsız etti, tedirgin olduk. Heyecanımızı yaşayamadık. Magazincilerin durması gereken yeri bilmeleri önemli. Onlar da artık onu biliyorlar.
-Mükemmeliyetçi diyorlar sizin için. Ne boyutta bu? Yani evde havluları renklerine göre ayırma şamasında bir titizlik var mı örneğin?
-Sorma olmaz mı? bütün havlular sakız gibi aynı hizada, aralarında kokular. Şu masanın ortasındaki bilmem ne yan koyarsa rahat edemem ben gibi.
-Sıkıcı bİr hayat bu. Sizi de sıkıcı yapar!
-Törpülemeye çalışıyorum. Ama her işte böyleyim işte. Yapı bu. Sezen Aksu bile bana "Köyün delisi" diyor şarkıları didiklediğim için. Biliyorum ki hayatta kimse dört dörtlük değildir ama ben elimden geleni yapacağım.
-Amacınız dört dörtlük olmak mı?
-En iyisi olmak!
-Siz yatağa da pür makyaj ve en iyi gecelikle giriyorsunuzdur.
-Hayır asla değil. Makyajsız ve pijamayla yatarım. Personelle sohbet en sevdiğim şeydir kasabımla manavımla haşır neşirim. Sakın yanlış anlaşılmasın lütfen. Öyle ulaşılmazlık durumu yok. Ama işimi yaparken evdeki kadar doğal olamıyorum.
-Sizi yapmacık bulanlar var.
-Yakınlarım bile "seni tanımaları lazım bu değilsin ki" diyorlar. "Nasıl yani sahnede evdeki gibi şeker değil miyim?" diye soruyorum. "Yok biraz bilmiş havan var" diye cevap veriyorlar. Ne yapayım belki kendimi dış etkenlerden böyle duvar koyarak saklıyorum.
ASKERLERİN DOLABINA ASTIKLARI POSTER OLMADIM
-Samimi ya da yapmacık diyorlar. Ortası yok sizde.
-Biliyorum araştırmalar yaptırıyorum zaten. Son iki yılda samimi algısı artıyor.
-Kimse sizin için örneğin "Çok seksi" demiyor. Evin kızı imajı yani.
-Evin kızından çok prenses, zarif bir duruşu olan biri evet.
-Askerlerin dolabına astıkları poster olmadınız mı yani?
-Hiç olmadım. Benim zaten araştırmalara göre kadın ve çocuk dinleyicim çok daha fazla. Hiç seksiliğe oynamadım. Araştırmada şöyle bir soru vardı "Gülben Ergen deyince aklınıza hangi hayvan geliyor?" Cevaplar kuzu ve ceylan çıkmış. Dolayısıyla beni öyle algılıyorlar. Samimiyetim ve gülüşüm bunda etkili bence.
-Siz de iddialı kıyafetler giyiyorsunuz oysa
-Evet ama çok dekolte bir kıyafetle dik durmak ve şöyle bir eğilmek arasında dağlar kadar fark var. Ben hiç öyle eğilmedim.
-Ya Gülben-Hülya karşılaştırmaları?
-Mücadelem bitti artık. İsmimin yanında başka isimlerden kurtulup sadece Gülben Ergen'i tek bırakmayı becerebildim artık.
-Ama bu isimle anılma hikayesinde sizin de katkınız olduğunu düşünüyorum.
-Ama ben 18 yaşındaydım ve hep iki isim yan yana konuldu. Hala taht işi konuşulur ya İbrahim Tatlıses Alişan gibi, bizimki de öyle bir durumdu.
-Türk halkı sevdi Hülya-Gülben atışmasını ve siz de izin verdiniz.
-O düşük bel jean modasıydı, bitti diye bakmak lazım. Biz de sevdik o tartışmayı diyelim ve bitirelim. Böylesi daha karakterli ve şahsiyetli. Üstelik biz gayet samimiyiz ve ailece görüşüyoruz.
-Sizin camiada kıskançlıklar hiç bitmez ama
-Bitmez tabii. Nasıl krizini atlattı, nasıl evlendi, nasıl doğum yaptı diye birbirlerine soruyorlar. Onlara tek cevabım var "Ben düzgün olduğum için düzgün duruyorum, düzgün gözükmeye çalışmıyorum."
-Doğumdan sonra ilk kez ekranda sizi magazin mahkemesi gibi bir programın içinde gördüm. Ne işiniz vardı orada? Yani bu anlattığınız Gülben'e uyuyor mu?
-Zaten herkesin sorusu "Ne işin vardı?" oldu. Yapımcıyı kıramadım. Yapımcı "Sen gelirsen ancak bu program iş yapacak, tutacak, seyredilecek, benim için çok önemli" dedi.
-Tuttu mu program?
-Takip etmedim.
SAHNEDEN KİMSEYLE FLÖRT ETMEM
-Piyasada evli ya da bekar olmak farklı mı?
-Evlilik dezavantaj değil avantaj ise kendimi huzurlu hissetmem şeklinde.
-Ferhat Göçer herkesin söyleyemeye yanaşmadığı samimi bir itirafta bulundu. "Evliliğimi öne çıkarmam çünkü hayranların beni bekarmış gibi görmeyi tercih eder" dedi.
-Erkekler bu konuda bilmişlik yapıyorlar. Çok samimi bulmuyorum bunu. Evli olduğunu göstermemeye çalışmak o gözlerin daha cin bakıyor olması anlamına gelir benim için. İbrahim Tatlıses, Kadir İnanır da evlenmiyor ya bir türlü. Kim bilir neler gidecek evlenirlerse? Seyirci zaten sağ olsun, evlilik olunca, "Acaba ne zaman boşanacaklar" diye bakıyor.
-Neden?
-Öyle kötü örnekler var kiAma doğru zamanda evlilik önemli bence. Örneğin ben de meslek telaşımın olduğu dönemde evlenseydim başarısız olurdum.
-Sen de sahneden flört eder misin? Hani şu izleyiciden elektrik alma meselesi?
-Erkekler için çok geçerli bu söylediğin. Ben öyle şeyler yapamam. Sahneden bir erkeğin gözünün içine asla o şekilde bakmam. Gerçekten kadın izleyiciyle iletişimim çok farklıdır benim. Örneğin ben dokunulabilen bir starım. Tribün konserlerinde bile o tellerin arkasından ellerimiz değer birbirine.
SU İÇEREK KİLO VERDİM
SOYA SÜTÜ İÇİYORUM
-Bebekten sonra hayatınızda neler değişti?
-Hayatın bütün öncelikleri yer değiştirdi. Aşısı, doktoru, ne zaman uyanacak, oynayacak vs. bunlar daha önemli oldu. Benim hızlı ve panik yönümü törpüledi. Reyting, konser, vergi, kirpik, polemik boş versenize. Burada dünyanın en güzel kokulu bebeği var. Niye daha önce yapmamışım ki? Hayatta başaramadığım hiçbir şey kalmamış ki! Niye üç tane daha çocuğum yok. Çocuk hayatın anlamı.
-Hamileyken "Başka bir yerlerde bir şeyler kaçıyor" diye dert ettiniz mi?
-Bir ara bir sıkıntı yaşadım. Aldığım kilo 15'i geçince dert ettim ya veremezsem diye. Toplam 19 kilo aldım. Son bir ayda evden dışarı çıkamadım. Ay parçası gibiydim.
-Aynada çıplak vücudunuza bakınca neler hissettiniz?
-Görkemli olmuşum tabii. (gülüyor) Hadi artık doğurayım diye düşündüm.
-Nasıl verdiniz kiloları?
-Bir somon diyeti yazmışlardı yok öyle bir şey. Onu yazdıklarında üç aydır ağzıma somon koymamıştım. Benim diyetim farklı. Öncelikle günde 3,5 litre su. Vejetaryen değilim ama çeyrek var diye yaşıyorum. Sebze yiyorum, özellikle lifli sebzeler. Peynir yiyemediğim için yoğurt da yemiyorum, soya sütü içiyorum. Kırmızı etten uzak duruyorum. Tabii yoga müthiş önemli. Onsuz yapamam. Doğumda 6 kilo verdim, sonra üç ayda 6 kilo. Emzirdiğim için keskin bir diyet yapamadım.
-Sizin bir de bitmek tükenmek bilmeyen bir selülit sorununuz vardı.
-Gülben Ergen olmanın bedeli. Haber olmasını bir tarafa bırakın 1,5 yıl aynı mevzu konuşuldu. Bende artık selülit fobisi var. Fotoğraf çektirirken bacağımı nereye atacağım ne yapacağım, kim neremi çekiyor vs. Diken üstünde bir yaşam. Sonra soruyorlar "Niye yapaysınız?" diye. Çünkü kıçımın üzerinde zor duruyorum. Bu mudur yani?
GÖBEK BAĞINI BEN ANITKABİR'E GÖMMEK İSTEDİM
-Çocuğunuzun göbek bağı da sorun oldu.
-Çocuğun özeliyle ilgili olan her şeye bir koruma güdüsüyle tepki veriyoruz. Göbek bağı işi de böyle oldu. Bu özelin bu kadar çok yazılıp çizilmesi beni rahatsız etti.
-Anıtkabir'e gömme fikri nereden çıktı?
-Benden çıktı. Hamileliğim boyunca Atatürk'ün resmine baktım zaten. Gururla. O kadar güçlü o kadar saygın, bu ülke için o kadar önemli birisi kiherkes evladının öyle birisi olmasını ister. Ben de öyle olsun istedim. Dolayısıyla evet göbek bağının Anıktabir'e gömülmesini arzu ettim. Ağzımdan böyle bir fikir çıktı.
-Gömdünüz mü peki?
-Hayır göbek bağı işte burada. O kadar çok eleştiri aldık ki, bizim göbek bağı evde kaldı. Bir yere gömeceğiz artık.
-Fotoğrafını çekebilir miyiz?
-Mustafa öldürür beni. Atlas'ın bu tarz konuların içinde yer almasını doğru bulmuyor. Mustafa oğlan konusunda çok hassas. Bir şeyin duyulma ihtimalini ona anlatamıyorum. Niye duyuluyor diye soruyor. Tabii günah keçisi ben oluyorum.
BEN CUMHURİYET KADINIYIM
TÜRBAN KONUSUNDA ÖZ ÖNEMLİ
-Sizin siyasi görüşünüz nedir?
-Sanatçılar politiktir biliyorsunuz bu tarz sorulara.
-AKP'nin kurucularından Ayşe Böhürler "Genç kızlara zengin koca bulma anlamında yanlış örneksiziniz" diye çıkış yapınca siz de ben "Cumhuriyet kadınıyım" diye cevap vermiştiniz. Ne demek bu?
-Laik Cumhuriyet'in üreten, var olan, çalışan kadınını temsil ediyorum.
-Türban tartışmaları konusunda ne düşünüyorsunuz?
-Şekil değil öz önemli. Türban örttüğü kafanın içindekileri de karartıyorsa elbette karşıyım. Ama sadece dinsel bir tercihse demokratik hoşgörümün gereği saygı duyabilirim. Türkiye'nin bu yapay gerginliklerden yıpranmasına, zarar görmesine üzülüyorum. Cumhuriyet'in ilk 10 yılında aşılmış sorunların yeniden gündemde olması bence çok trajik.
-Köşkte türban sizi rahatsız ediyor mu?
-Modern Türkiye'nin aydınlık yüzünü dünyaya gösteren görüntü hepimizin tercihi. Temel olarak öz önemli. Ben her türlü sansürün karşısında olduğum için biçimsel tercihlerin üzerine inşa edilen her türlü dayatmaya sıcak bakmıyorum.
ERKEK ALDATIR DİYORLAR BENİM KOCAM ERKEK DEĞİL Mİ?
-Erkektir aldatır. Bu fikre katılıyor musunuz?
-Hayır. Hayatın gerçeğinde olabilir ama benim gerçeğimde yok. Benim kocam erkek değil mi yani? Erkekler aldatır diye bir atasözü var edilmeye çalışılıyor ama ben bundan rahatsızım. Kadının bunu kabul etmesi kendini aşağılanması demektir. Kadının sevgisizliği ve kendini aşağıda görmesidir.
-Hiç aldatıldın mı?
-Hayır asla. Bilmiyorum. Eğer gerçek sevgi varsa, paylaşım ve birliktelik varsa aldatmak zaten olmaz. Eğer bir sevgi ya da aşk yaşarsa gelir seninle konuşur, sen de onu sevgisine uğurlarsın zaten. Gerçek sevgi budur. Başıma gelse uğurlamaktan başka yolum yoktur.
-Ya tek gecelik bir şey yaşarsa?
-Ben Mustafa'ya tek gecelik bir ilişkiyi yakıştıramam. O da neymiş yani? Çok neşeli ve renkli bir eşi var Mustafa'nın. Bunu yaşacağını zannetmiyorum. Ama olursa, ben ona bir gecelik ilişki değil sağlam bir sevgi ve aşk yakıştırırım.
Sevgiyle beslendiği yer neresiyse orada durur.
Yayın tarihi: 16 Nisan 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/16//haber,EE369382A71B4D188B5CF5F712DD72EE.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.