Avrupa'daki kimlik ve vizyon tartışmaları anlaşılan Başbakan Erdoğan'ın sabrını taşırmak üzere. "Der Spiegel" dergisine verdiği demeçte, "Avrupa kültürlerin ittifakı mı, yoksa bir Hıristiyan kulübü mü? Birinci şık doğruysa, Türkiye buna ait olmalı" diyor. "Medeniyetler çatışması" teziyle dünyanın temellerine saatli bomba yerleştiren Amerikalı tarihçi Samuel Huntington da ABD'nin kimlik arayışlarını ele aldığı "Biz Kimiz" adlı kitabında benzer çağrıda bulunuyor: "Avrupa Birliği kimliğini kültürel veya tarihi kriterlere göre değil, sosyal ve siyasal açıdan, daha geniş anlamda tanımlamalı."
Ancak,
AB'nin 50'nci yıldönümü nedeniyle alevlenen "Kimlik" ve "Kökler" tartışmasında, ne yazık ki, Avrupalı'nın tanımında tarihi ve kültürel kriterler ağır basmaya başladı. Daha kötüsü, Avrupalı kimliğinin çimentosunu "Öteki" karşıtlığının oluşturduğunu öne sürenler ciddi destek bulmaya başladılar. "Öteki" kim mi? Türkler! Daha doğrusu, Osmanlılar.
Bu iddia sahipleri tezlerine referans olarak, Avrupa'nın babalarını (Konrad Adenauer, Alcide de Gaspari, Jean Monnet, Robert Schuman ve Paul-Henri Spaak) değil, dedelerini alıyorlar.
En büyük dedeleri bugün Çek Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Bohemya'nın 15'nci yüzyıldaki kralı
Georges de Podiebrad . Avrupa ordularının 1444'te Varna'da Padişah II'nci Murad komutasındaki Osmanlı'ya yenilmesi, ardından 1453'te İstanbul'un fethiyle kıtaya çöken korku ve panik havasını dağıtmak için Podiebrad 1464'te tüm krallara ve prenslere mektup gönderip "Sarsılmaz bir birlik, barış, kardeşlik ve güçbirliği ittifakı" önerdi. "Universitas" adını verdiği bu ittifaka göre, Avrupalılar, "İnançlarını korumak için" Osmanlı'ya karşı güçlerini birleştireceklerdi. Bu amaçla
Avrupa kralları bir "Saldırmazlık anlaşması" imzalayacaklar, ihlal edenleri yargılayacaklar, Osmanlı'yla savaşacak ülkeye hem asker, hem de maddi destek sağlayacaklar, ortak politikalar belirlemek için "Avrupa Parlamentosu" kuracaklardı. Genlere işleyen karşıtlık Dönemin Fransa Kralı XI'inci Louis'nin ilgilenmemesi nedeniyle kağıt üstünde kalan Bohemya Kralı'nın projesi şimdi AB'nin doğumunu sağlayan ebeler arasında gösteriliyor.
1795'te "Avrupa'da ebedi barış" projesini ortaya atan Immanuel Kant ile 1814'te ulusal parlamentoların üstünde olacak bir Avrupa Parlamentosu öneren SaintSimon da dedeler arasında sayılıyor.
Son dede ise 1923'te "Pan Avrupa" adını verdiği Avrupa Federasyonu projesinin sahibi Richard de CoudenhoveKalergi. Örneğin Beethoven'in 9'uncu Senfonisi'ne Schiller'in sözlerinin uyarlaması olan "Ode a la joie" onun önerisinden esinlenerek AB'nin marşı kabul edildi. Ayrıca, Avrupa Konseyi'nin temelleri de onun 1947'de Gstaad'da topladığı Avrupa Parlamenter Birliği ile atıldı. CoudenhoveKalergi, bir gün tüm Avrupa'nın birleşeceğini söylüyordu. İki ülke hariç: Rusya ve Türkiye! Çünkü ikisi de Avrupa'nın sınırları dışında kalıyordu.
Hepsi bu kadar da değil. Fransa'da Cumhurbaşkanlığı'nın en güçlü adayı Nicolas Sarkozy'nin Türkiye karşıtlığının 17'nci yüzyılda Osmanlı'ya karşı savaşan "Kutsal İttifak" ordularında yer alan atalarına dayandığı belirtiliyor.
Bizi en çok geçenlerde Bulgar basınında (Drevnik gazetesi) yayınlanan bir yorum öfkelendirdi. Şöyle deniyordu: "Bulgaristan'ın AB üyeliği, Osmanlı işgaline karşı Avrupa'nın ödediği tarihi tazminattır!"
Avrupalılar bu travmalarını ve komplekslerini aşamadıkları sürece işimiz zor.
Yayın tarihi: 16 Nisan 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/16//haber,CBAE519D45E246FFB116283F46805C25.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.