Guggenheim Müzesi (Bilbao) 1997'de yapılan binanın mimarı Frank Gehry. İspanya Bilbao'daki sanat müzesi 'ekspresyonist modern' stile sahip. Yapımında çelik ve titanyum kullanılmış. Guggenheim Müzesi, Nervion Nehri'nin kıyısında, Solomon R. Guggenheim Vakfı'na ait müzelerden biri. İspanyol ve dünyanın her yerinden pek çok sanatçının eserlerinin sergilendiği müze, genellikle 20. yüzyıl koleksiyonlarına yer veriyor.
İLİŞKİLİ HABERLER
AKM yıkılırsa yerine ne gelecek?
AKM yıkılırsa yerine ne gelecek?
'AKM yıkılmalı mı, yıkılmamalı mı?' tartışmaları sürerken, dünyanın önde gelen kültür merkezlerine göz attık. Bulundukları şehrin sembolü haline gelen bu yapılar, modern görünümleriyle dikkat çekiyor..
AKM konusu gündeme oturdu; neredeyse Cumhurbaşkanı seçimlerine yakın biçimde... Bu da doğal. Çünkü bu sadece bir kültür sorunu değil artık. Yerine gelecek yapı için camiden iş hanına, her türlü yakıştırma furyası başladığı için, aynı zamanda bir siyasal savaş, bir ideolojik tartışma. Ama gelin biz bugün olaya 'mimar gözüyle' bakalım ve dünyada simge haline gelmiş ünlü sanat binalarını, yani opera-tiyatro-müze binalarını şöyle bir hatırlayalım. Elbette kimi kültür ve sanat, özellikle de Rönesans ve Aydınlanma'yı yaşamış Batı ülkelerinde öylesine eski simge-yapılar var ki, yanlarına bile yaklaşamazsınız. İngiltere'de, Thames Nehri üzerindeki Bankside bölgesinde Shakespeare'in tiyatrosu olarak bilinen Globe Theatre, ilk kez 1599'da açılmış. Ve büyük yazarın birçok oyunu ilk kez burada hayat bulmuş. Yanmış, 1614'de yeniden yapılmış. En son 1997'de yeniden ve aynen yapılan binada, ana malzeme olan ahşap korunmuş. Milano'da dünyanın belki en ünlü operası olan La Scala, 1778'den kalma. Yakın yıllarda büyük onarım gördü, ama hiçbir şeyi değişmedi. Venedik'in çok eski opera binası da yakın yıllarda yanmış, ama aynen restore edilmişti. Paris'in tüm bir semtine adını veren ünlü Opera'sı ise, mimar Charles Garnier'nin tam 171 proje arasında seçilip 1875'te gerçekleştirilen projesi. İmparatoriçe Eugenie (Öjeni) mimara sormuş: "Üslubu Yunan mı, Roma mı olacak?" diye... Mimar gururla "III. Napolyon olacak madam," demiş, tahttaki Fransız kralını hatırlatarak...
BAŞDÖNDÜREN ZARAFET
Viyana'nın operası da en eski ve güzel yapılardan. Bir kez gittiğimde, içerdeki şıklık ve zarafetten başım dönmüştü. Ve yaşlı, çok yaşlı bir kadının tekerlekli sandalyede getirilip operayı izlemesi hâlâ gözümün önünde: gelenekler öylesine baskın ki... Ama bütün Avrupa başkentlerinde böyle operalar var: Prag'dan Moskova'ya, Budapeşte'den Kiev'e, Madrid'den Berlin'e, Barselona'dan Lizbon'a... Ve çok bilinir: tüm bu Avrupa kültür kentleri, savaştan sonra öncelikle opera-tiyatro binalarını onarmışlardır. Çünkü kültüre giden yol, uygar bir toplum için hava-su kadar önemlidir, onsuz yaşanamaz... Londra'nın Royal Albert Hall Konser Salonu veya Covent Garden adıyla bilinen kültür yapıları kompleksi gibi ünlü yapıların yanında, daha modern çağlarda büyük kentlerin yaşamına katılanlar da var: New York'un ünlü Radio City Hall Konser Salonu, Paris'teki Pompidou Kültür Merkezi gibi. Ve de elbette ünlü müzeler. Paris artık biraz da Louvre, Londra British Museum, Madrid Prado, St. Petersburg Hermitage, New York ise Metropolitan demektir. Bu ünlü müzeler, yalnızca içerdikleri hazinelerle değil, mimari değerleriyle de bu kentlerin onurudur. Bunlara son dönemde katılan modern yapılar da var. En ünlüleri, bizde de çok sık sözü edilen Bilbao'daki Guggenheim Müzesi. Ki bundan çok önce, New York da müzecilikte devrim yapan bir Guggenheim Müzesi'ni açmıştı. Yine New York'taki MOMA-Museum of Modern Art çok beğenilen bir bina. Sidney'in operası ise yine çok ünlü bir modern mimari başyapıtı.
Yayın tarihi: 15 Nisan 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/15/pz/haber,1B2F02415F954352B094FA46A5080D41.html
Tüm hakları saklıdır.