Ama Türk insanında, yaşlılara karşı kayıtsız şartsız el etek öpme kuralı vardır malum. Yaşlı da demeyelim de 'eskiler' diyelim. İşte o gereksiz yere pohpohlanan 'eskilerden' birinin, kendini gerçekten bulunmaz nimet sanıp dellenmesine tanık olduk geçenlerde. Garibim Erol Büyükburç! Kafasında, kelebek gibi konmuş siyah eğreti peruğu, yerçekimine yenilmiş gözlerinin altındaki perişan siyah sürmeleri ve de ağzından saçtığı köpükleriyle çok ama çok acıklıydı durumu. Ve o öyle, "Bu ülkenin gerçek starı benim, Türk pop müziği benim eserim, en çok beni dinleyeceksiniz," diye çığlıklar atarken, benim de yerimden fırlayıp üzerine soğuk su tutasım geldi. Dur bi, serinle azıcık yahu! Ne starı?
Vakti zamanında, ortada koyunların olmadığı zamanlarda yani, yaptığın Elvis taklitleri, o zamanın 'görmemiş'lerine ilginç gelmiş tabii... Ama şimdilerde hangi şarkın akıllardaki... Farklı kadınlardan doğurttuğun ve babalık yapmayı reddedip ortada bıraktığın çocuklarınla daha çok tanınıyorsun. Bu şekilde gündeme geldiğin çok oldu çünkü. Bir de galiba yine Elvis taklidi yaptığın o yıllarda sahneye deri pantolon içine uyguladığın zerzevat takviyeleriyle çıkarmışsın. Öyle duyardık. Bak, çocuk aklımla bunu unutmamışım. Yine de bir iz kalmış yani adının karşılığında.
Neyse işte... Diyeceğim o ki, yanında İnci Çayırlı, Fuat Güner otururken ve de sen, "En çok bana soracaksınız, burada müziği en iyi ben bilirim," derken, biraz frene bassaydın keşke. Gerçi yanındaki o iki isim, "Ne yapsa yeridir," deyip ağızlarını açmadılar, ama ben dayanamadım işte...
Yayın tarihi: 15 Nisan 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/15/pz/haber,1DAB5BB03A3947F68B7791C80F894E84.html
Tüm hakları saklıdır.