|
|
Yemek ayı ramazan!
Her dinsel kuralın ardında bir mantık, akla dayalı bir ilkeler bütünü vardır. Mesela oruç. Ramazan ayındayız ve Müslümanlar'ın çoğu oruç tutuyor. Peki niye oruç? Sabahtan akşama aç kalmanın sebebi ne? Birçok sebep sıralayabiliriz: Kendimizi aç bırakarak irademizi bileyliyor, nefsimizi terbiye ediyoruz. Gerektiğinde dünya nimetlerinden uzak durabileceğimizi gösteriyoruz. Bitmedi... Oruç öteki insanlarla da ilgili. Psikologların 'empati' dediği, 'başkalarının duygularını anlama' yeteneğini geliştiriyor. Fakirlerin, açların durumunu içimizde hissetmemizi, onlara sempatiyle, anlayışla yaklaşmamızı sağlıyor. Açlığın ne büyük bir güç olduğunu gösteriyor oruç. Açlık karşısında kayıtsız kalmamamız gerektiğini öğretiyor. Peki orucun ardındaki bu amaçlara uygun davranılıyor mu? İnsanların teker teker neler yaptığını bilemem elbette ama medyanın orucun ruhunu alt üst ettiğini görüyorum. 'Ramazan eşittir yemek' haline gelmiş durumda. Sürekli iftar mönülerinden söz ediyoruz. Aç kalma değil, mideyi doldurma öne geçmiş durumda: Ne pişirelim, nasıl pişirelim? Gazetelerin Ramazan sayfaları yemek kitaplarından alınmış mönülerle dolu. Limonlu tavuklar, soslu etler, envayi çeşit iftariyelik... İş o hale geldi ki, 'Ramazanda kilo almamaya dikkat edin' diye haberler çıkıyor! Üstelik gayet yerinde bir uyarı bu. Çünkü uzun süre gıda almayan vücut, 'kıtlık alarmı' veriyor. Yani 'Eyvah, kıtlık başladı, tedbir almalıyım' deyip metabolizmayı yavaşlatıyor. Yani beden daha az kaloriyle çalışıyor, aynı işi daha az enerji sarfederek yapıyor... Sonuç: Bazısı oruç tutarak kilo verdiğini sanıyor ama aldanıyor. Tam tersi oluyor. İftarda balları börekleri afiyetle hüpletince de, buradan gelen kalori olduğu gibi 'yağ' hanesine yazılarak vücutta birikiyor.
|