|
|
|
"YTL değer kazanmaya devam edecek"
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ''Dalgalı kur rejimi altında bu tarz oynaklıklar, gerek dışsal unsurlara, gerekse ülkemizden kaynaklı gelişmelere bağlı olarak yaşanmaktadır ve gelecekte de yaşanabilir''dedi.
Ana eğilim olarak Türk parasının değer kazanma sürecinin, aynı zamanda Türk parasının itibar kazanma süreci olduğuna işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti:
''Bunun en önemli göstergesi ise 2002 yılından bu yana yaşanmakta olan ters dolarizasyondur. Bu kapsamda döviz cinsinden mevduatların toplam mevduatlara oranı 2001 yılındaki yüzde 56,6 oranından, 2006 yılı Ağustos ayında yüzde 36,7'ye gerilemiş, Türk parası cinsinden yatırım araçlarının toplam içindeki payı ise artmıştır.
Dalgalı
kur rejimi düzgün bir şekilde işlediği, enflasyon güvenilir makroekonomik politikalar ile kontrol altında tutulduğu, yapısal reformlara devam edildiği sürece ters dolarizasyonun ve böylece Türk parasının itibar ve değer kazanma sürecinin devam etmesi beklenmektedir.''
İSO Meclis toplantısında konuşan Yılmaz, dalgalı kur rejimi ve kur politikasının temel unsurlarına değinerek, bu kur rejimi altında, Merkez Bankasının açık veya zımni olarak döviz kurunun seviyesine ilişkin herhangi bir taahhüdü bulunmadığını, döviz kurunun bir politika aracı olmadığını söyledi.
Döviz kurlarının piyasa koşulları altında belirlenmesinin, Merkez Bankasının döviz piyasalarında hiç işlem yapmayacağı anlamına gelmediğine işaret eden Yılmaz, ''Merkez Bankası döviz piyasalarında, temel olarak iki amaçla işlem yapmaktadır. Bunlardan ilki rezerv biriktirme amacıyla, piyasada döviz arzının yüksek olduğu dönemlerde, şeffaf ve kurala bağlı yöntemlerle yaptığımız günlük döviz alım ihaleleridir. Döviz rezervimiz son dört yılda yüzde 180 oranında artarak 15 Eylül 2006 tarihi itibarıyla 56,8 milyar dolara ulaşmıştır'' diye konuştu.
Yılmaz, döviz piyasalarındaki ikinci tür işlemlerinin ise döviz kurlarında oluşan veya oluşabilecek olan aşırı oynaklıkları önlemek amacıyla, oynaklığın nedenlerini ve potansiyel sonuçlarını dikkate alarak yaptıkları doğrudan müdahaleler olduğunu anlattı.
Durmuş Yılmaz, şunları kaydetti:
''Bu müdahaleler; Merkez Bankasının döviz piyasasına girerek döviz alması veya satması şeklinde olabileceği gibi, duyuru ve sözlü uyarılarla da olabilmektedir. Ancak yaptığımız bu müdahaleler, rezerv biriktirme amacıyla yaptığımız ihalelerden farklı olarak, mekanik uygulamalar değildir. Her durum kendi koşulları altında özel olarak değerlendirilmekte ve müdahale kararı buna göre alınmaktadır.''
Yılmaz, Merkez Bankasının döviz piyasasında yaptığı bu iki tür işlemle 2002 yılından bugüne yaklaşık 43,7 milyar dolarlık net döviz alımı gerçekleştirildiğini bildirdi.
''GEREĞİNDEN FAZLA OLUMSUZ ALGILANDI''
Merkez Bankasının, döviz piyasasındaki gelişmeleri, enflasyon ve finansal istikrar üzerindeki doğrudan etkisi nedeniyle dikkatle takip ettiğine işaret eden Yılmaz, bu kapsamda finansal piyasalarda Mayıs-Haziran döneminde yaşanan çalkantıyı şöyle değerlendirdi:
''Gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz politikaları nedeniyle, 2006 yılı ilk çeyreğinden itibaren uluslararası likidite koşullarının gelişmekte olan ülkeler aleyhine değişmesi, diğer tüm gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye'yi de olumsuz etkilenmiştir. Ancak, bu dönemde enflasyon, cari açık ve siyasi konularda yurt içi risk algılamalarının artması, Türkiye'de görülen etkinin diğer ülkelere kıyasla daha güçlü olmasına yol açmıştır. Bu etkilere bağlı olarak iki aylık bir süre içinde yurt dışına bir miktar sermaye çıkışı yaşanmıştır. Burada dikkat çeken unsur, bu çıkışların büyük bölümünün yerleşiklerin döviz satışlarıyla karşılanmasıdır.
Otuz yıllık enflasyonist geçmişi olan bir ülkede beklentilerdeki kırılganlığı, sadece beş yıllık bir geçmişe dayanan yapısal kazanımlarla kalıcı bir şekilde ortadan kaldırmak oldukça güçtür. Bu nedenle tüm gelişmekte olan ülkelerde finansal çalkantıların yaşandığı bu son dönemde, Türkiye'de yabancı çıkışlarından kaynaklanan kısa vadeli piyasa hareketleri, makroekonomik temellerde kalıcı bir bozulma olmadığı halde, gerğinden fazla olumsuz algılanmıştır.''
İKİNCİ DALGA SÖYLENTİLERİ
Benzer şekilde, son dönemde de ''İkinci dalga geliyor'', ''Piyasalar tekrar dalgalanacak'' söylemlerinin gündemde sıklıkla yer aldığını dikkat çeken Yılmaz, ''Daha önce de birçok defa vurguladığımız bir hususu tekrarlamakta fayda görüyorum. Dalgalı kur rejimi altında bu tarz oynaklıklar, gerek dışsal unsurlara, gerekse ülkemizden kaynaklı gelişmelere bağlı olarak yaşanmaktadır ve gelecekte de yaşanabilir'' dedi.
Bu kapsamda dalgalı kur rejimini uygulamaya başladıkları 2001 yılından bugüne kadar, Türkiye'nin toplamda 8 defa bu tarz dalgalanmalar yaşadığını ifade eden Yılmaz, ''Ancak mevcut ekonomik programa ve yapısal reformlara kararlılıkla devam edildikçe ve makroekonomik temeller kuvvetlendikçe bir yandan Türk parasının değer kazandığı ana eğilime geri dönülmüş, bir yandan da bu tür dalgalanmaların ekonomimiz üzerindeki olumsuz etkisi daha az olmuştur'' diye konuştu.
Yılmaz, dalgalı kur rejimi altında kurlardaki hareketlerin bir belirsizlik değil, risk unsuru olduğunu bu riskten korunmanın mümkün olduğunu belirtti.Merkez Bankası Yılmaz, ''Bu çerçevede tüm ekonomik birimlerin, modern risk yönetim ilkeleri çerçevesinde bilançolarındaki faiz veya kur riskine karşı kendilerini korumaları, bu tarz çalkantıların ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak bakımından büyük önem taşımaktadır. İzmir Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası bu konuda önemli bir olanak sunmaktadır'' dedi.
(AA)
|