Büyük rövanş!
Belki bu iktidardan hiç hazzetmemişsinizdir; belki sonradan tepki duymuşsunuzdur. Tahmin edebileceğiniz gibi ben de AKP'li yahut AKP'ci değilim! AB'den de hiç hoşlanmamış olabilirsiniz; belki daha önce öyle değildi de, sonradan tepki duymuşsunuzdur. Ben de kör gözüm, kara sevdalarda değilim. Girizgahtan sonra, hakkıyla cevaplamanız, en azından samimiyetle düşünmeniz için bir şey soracağım.
Kronolojik hatırlama yapın: Birinci kritik tarih, Ağustos 1999. BÜYÜK DEPREM. Büyük felaket vesilesiyle, Türkiye kendini bir başka biçimde keşfetmişti: Dokularında mevcut, ama pek hissedemediği iyilik, kardeşlik, dayanışma ruhu. Misal; bugün terör ve şehit cenazeleriyle, milliyetçilik de ötesinde tepkilerle "Doğulular"ı linçe soyunan Adapazarlı kardeşler için, o gün yardıma koşanın, bir el verenin kökeninin önemi var mıydı? Çerkez'i de, Laz'ı da, Kürt'ü de, Yunan'ı da, Musevi'si de uzanan dost eldi. Aynı his, sadece insanlığını değil, vatanın her köşesiyle kardeşliğini hisseden herkes için geçerliydi; Kürtler için de. Hem farklı bir ulusallığın, vatandaşlığın keşfi; hem de enternasyonallik, uluslararası dayanışma, büyük tesellisi olmuştu.
İkinci kritik tarih, Şubat 2001. BÜYÜK KRİZ. Dışarıda IMF, içte medya elinde rehin koalisyon hükümeti fiili ömrünü doldurdu. Spekülatif dolarların hızla ülkeyi terkiyle de tek ayak üstünde şaşkın kalıverdi. Asıl önemlisi, "Büyük Kriz"in iç dinamikte ve insanların ruhlarında yarattığı etkiydi. Tsunami gibi yıkan, harabeye, viraneye çeviren kriz dalgaları, alttakilerin çaresizliğine daha üst gelir, umut ve güven grubundakilerin de şok yıkımlarını eklemişti. İnsanlar hem kendilerini, hem düzenin cafcaflı sefaletini, hem güçsüzlüklerini, hem de siyasi güçlerini keşfettiler. Ama, güçsüz iktidar, can havliyle AB yolunu temizleyecek acayip adımlar attı. Aşırı umutsuz, dibe vurmuş bir ülkede, bıkkın, yorgun kitlelerle bağlarını kopardıkları koalisyon, şaşırtıcı biçimde tabu yıkmaya başlamıştı.
Üçüncü kritik tarih bu çelişik sentezden doğdu. BÜYÜK TASFİYE. İnsanlar, koalisyonu da, önceki iktidarı da seçim ayaklanmasıyla tasfiye etti (AKP, CHP, GP, DEHAP toplamı yüzde 70, MHP, ANAP, DYP, DSP, Saadet, YTP toplamı yüzde 27). Deprem ve ekonomik krizle sırtı yere gelmiş memlekette, AB makyajlı demokratikleşmeyle de olsa, iktidarın ölürken doğurduğu umuda sahip çıktılar (Tepkici GP oyları hariç). AKP, irticaın gelişi değil; deprem ve kriz gibi iki kritik tarihte fiilen çökmüş düzeni ve iktidarını "tasfiye" arzusuyla, son anda uyandırdığı umutların buluştuğu dalgada yükseldi.
Dördüncü kritik (iki) tarih: 11 Eylül 2001 ve zaten hazır planlarla Afganistan işgalinin ardından Irak'a saldırı. Ekim 2003. BÜYÜK TERÖR ile BÜYÜK ORTADOĞU. Önceki koalisyona güvenmeyen ABD'nin Ortadoğu planlarında "Sünni, İslami, ABD'ye yakın" AKP'ye umut bağlama sürecidir. "Büyük Deprem" ile "Büyük Kriz" in ve "Büyük Tasfiye"nin birbirine yaklaşmış ahalisi, orada da su koyverdi. Beşinci kritik tarih, 1 Mart 2003, "Tezkerenin kabul edilmemesi"dir. BÜYÜK REDDİYE. ABD'yi şoka sokan ama Avrupa'da, dünyada itibar kazanan, demokratik reformları ve parlamentonun tavrıyla dikkat çeken Türkiye hiç olmadığı kadar AB'ye (en azından ruhuna) yaklaştı. Ve altıncı kritik tarih 17 Aralık 2004, yani AB'ye tam üyelik sürecinin fiilen başlangıç tarihinin ardından olanlar. BÜYÜK RÖVANŞ.
99 ve 2001'de iki derin acıyla kendini, birbirini keşfeden, tabulardan kurtulup demokratikleşmeye ve en azından gülümsemeye başlayan ülke; Terörü azmaya, linçleri coşmaya, yine birbirine girmeye, bağları zayıflamaya, tezkereye de yansıyan vicdani koalisyonu parçalanmaya, yüzünü Yavuz gibi Doğu'ya ve içine içine çevirmeye, AB hevesinden ABD gölgesine çekilmeye, iktidarı da halkı da kırılmaya doğru yol aldı. AKP, gülümsenen sürecin iktidarı da, bu sürüklenmenin iktidarsızı çıktı. Bir düşünün, neydi; bütün bunlar neden ve nasıl oldu!
|