|
|
Kentlerin yeni ve 'soylu' sahipleri
Soylulaştırma hayatımıza 'yabancı' bir kavram ama bir o kadar da hayati. İstanbul'un Cihangir, Balat gibi tarihi semtlerin nüfus yapısının, mimarisinin nasıl değiştiğini yani nasıl soylulaştırıldığını yerinde inceledik.
Cihangir, Galata, Asmalımescit, Balat... Son zamanlarda bu tarihi semtlerin dar sokaklarında sağlı sollu sıralanan evlerin restore edilmiş ya da edilmeyi bekliyor olması dikkat çekiyor. Çok değil; 15 yıl öncesinde bu semtlere adım atmaya korkanlar, artık buralarda ev sahibi olabilmek için yüklü rakamlar ödemeye hazır. Sosyologlar ve şehir planlamacıları dünyanın pek çok ülkesinde yaşanan bu sürece biraz da eleştirel bir yaklaşımla "soylulaştırma" (gentrification) adını veriyor. Eleştirel çünkü yüksek gelirli kesimler, dar gelirlilerin yaşadıkları mahallelere yerleşerek, onları yerlerinden ediyorlar. Buradaki bakımsız ve köhneleşmiş binalar yeni sahipleri tarafından elden geçirilince mahalle de yeni bir görünüme kavuşmuş oluyor. Yani soylulaştırılıyor. Bu dönüşümler yaklaşık 40 yıldır özellikle Avrupa'da tartışıyor olsa da, Türkiye'deki akademisyenler birkaç yıldır soylulaştırma kavramı üzerine konuşmaya başladı.
ÖNCÜLER VE DİĞERLERİ Bu durumun en güzel örneğini David Behar ile Tolga İslam'ın derlediği İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları'ndan çıkan "İstanbul'da 'Soylulaştırma'- Eski Kentin Yeni Sahipleri" adlı kitap veriyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü araştırma görevlisi Tolga İslam, "soylulaştırma üzerine birbirine karşıt görüşleri anlayabilmek için öncelikle sürecin nasıl geliştiğini anlamak gerektiğini" söylüyor: "İstanbul'da üç farklı soylulaştırma dalgası var: 80'lerde, 90'larda ve 2000'lerde. 80'lerde Boğaz kıyılarında, 90'larda Cihangir, Galata, Asmalımescit'te. 2000'lerde ise kurumsal müdahalelerle birlikte son dalgayı gözlemledik. UNESCO projesiyle Fener ve Balat'ın sosyal ve fiziksel şartlarının iyileştirilmesi söz konusu. Önümüzdeki yıllarda muhtemel hedef ise Tarlabaşı." İslam, "soylulaştırmanın belirli safhalarla ilerlediğini" belirterek, "İlk safhada öncü dediğimiz soylulaştırıcılar semte geliyor. Bunlar sayıları az olsa da çoğunlukla sanatçılardan, yazarlardan oluşuyor. Onlar halkla bir şekilde etkileşime geçip kaynaşıyor. Bundan on yıl önce Galata böyleydi. Şimdi Tarlabaşı öyle. Cihangir'de ise sürecin çok hızlı geliştiğini" vurguluyor. David Behar ise bu öncüleri "bobo"lar (bohem burjuvalar) olarak tanımlıyor. Gazeteci Oral Çalışlar da bu öncü kesim içinde yer alıyor. İki yıl Cihangir'de yaşadıktan sonra Galata'ya taşınan ve burada da sekiz yıl yaşayan Çalışlar, "semte yeni yeni bir yönelme başladığını" belirtirken, Ermenilerin, Yahudilerin ve Rumların yaşadığı bu mahalleye Anadolu'dan gelip şehir kültürüne adapte olamayanlarla bu yeni süreçte denge kurulduğu fikrinde. Yaşadığı semtin bir ranta dönüşmesini istemediğini ifade eden Çalışlar, Cihangir'in başına gelenlerin, Galata'ya da olabileceğine dikkat çekiyor.
TOPLUMSAL BARIŞ Beyoğlu Güzelleştirme ve Koruma Derneği Başkanı Baybars Altuntaş da bu semtlerde eskiye dönüş yaşandığıfikrinde. Akademisyenlerin pek çoğu ise soylulaştırmaya karşı. Çünkü toplumsal birlikteliği ve barışı bozan bir süreç olduğunu düşünüyorlar. Çünkü soylulaştırmanın gerçekleştiği mahalleler, şehrin en yoksul mahalleleri oluyor. Orada yaşayanlar ise başka yerlerde kalmak için çok fazla alternatifi olmayan kişiler. Galata Derneği Başkanı Hayriye Yıldız da bu süreci eleştirenlerden: "Burada bir rant var. Eğer soylulaştırma buysa, bunu tasvip etmiyorum. Birçok insan evinden oluyor."
Ece KOÇAL
|