| |
Irzına geçilen çocuk ve Hamas
Suriye rejiminin üzerinden Hamas'ın radikal kanadı ile ilişki kurup müttefiklerine emrivaki yaparak "güçlü" olunacağını sanan anlayışın Türkiye'nin başına büyük bir iş açma ihtimali maalesef giderek büyüyor. Önceki gün Filistin Ulusal Meclisi'nin açılışında Hamas sözcüsünün yaptığı konuşma, Türkiye'nin girişiminin hiçbir işe yaramadığını ortaya koymakla kalmıyor, Suriye rejiminin ve Hamas'ın radikal kanadının Türkiye'deki aymazlık nedeniyle güçlendiğini gösteriyor. Sağduyulu bir güç hesabı yapmak yerine, "biz güçlüyüz" diyerek "güçlü" olunacağını sanan mantık Türkiye'ye çok pahalıya patladı, bundan sonra da patlayacağa benzer... Türkiye'deki iç kargaşanın en büyüdüğü dönem, Süleyman Demirel'in "Adriyatik'ten Çin Seddine" diye gerçekçiliği epey kuşkulu bir hedef koyduğu dönemdi. Bir ülke gücünü, müttefiklerini yok sayarak kendini güvenilmez konuma sokan "korsan diplomasilerle" değil, ekonomisi, teknolojisi, savunması ve kültürel varlığı ile kazanır. Osmanlı'nın son dönemi, sahip olduğu gücü abartarak yaptığı yanlış hamlelerin ağır ve acılı bedelleriyle doludur. Bir insan için de bir toplum için de en tehlikeli durum, sahip olmadığı bir güce sahipmiş gibi davranmak istemesidir. Akıl, gücünü iyi hesaplamaktır. Yanlış hesap, sahip olduğun gücü de zayıflatır çünkü.
Abartılı güçlülük gösterilerine meraklı olanlara en ağır tokadı, dün Milliyet gazetesinin manşeti atıyordu. Adana'da aralarında okul müdürü, öğretmen, polis, astsubay ve işadamlarının da bulunduğu 25 kişinin dokuz yaşındaki bir erkek çocuğa tecavüzle suçlandığı davanın haberi vardı manşette. Haziran 2004'te çocuğun annesi polise başvurmuş, konu Adliye'ye yansımış, savcı Adli Tıp'tan rapor istemişti. Adana Adli Tıp Kurumu "çocuğun tecavüze uğramadığına" dair rapor verince, savcı Erten Tamoğlu bununla yetinmeyip olayı İstanbul Adli Tıp'a götürmüştü. İstanbul'dan gelen rapor "tecavüzü" doğrulamaktaydı. Savcı bunun üzerine yirmi beş kişi hakkında dava açmıştı. Dokuz yaşındaki bir erkek çocuğa yirmi beş kamu görevlisinin tecavüz ettiği iddiasının korkunçluğunun yanı sıra iki Adli Tıp'ın farklı kararlar vermesi ve mahkemenin iki yıldır hala sonuçlanmaması kadar mevcut hukuksal mekanizmanın durumunu ortaya çıkaran bir başka gelişme de, konuyu eleştiren Ahmet Altan'ın yer ve isim belirtmemesine rağmen Adana Adli Tıp Kurumu'ndaki iki doktora hakaret ettiği gerekçesiyle Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından altı milyar liraya mahkum olmasıydı. Dokuz yaşındaki bir erkek çocuğa tecavüz edildiği iddiasının böylesine garip bir şekilde sürüncemede kalması bütün toplumun yüzünü kızartan bir durumdu.
Hamas'ın radikal kanadını Suriye ile işbirliği yaparak çağırmayı güçlülük sananların, gazete manşetlerine taşmış bu hukuksal yapıyı görmezden gelmelerine imkan var mı? Nihayetinde, gerçek bir devleti oluşturacak güç evrensel hukuk değil mi? Toplumdaki bireylerin birbirleriyle, toplumla ve devletle ilişkilerinin güvencesi hukuk değil mi? Toplumun ve devletin istikrarı hukuka bağlı değil mi? Bizdeki durum ne peki? Dokuz yaşındaki erkek çocuğun yirmi beş kamu görevlisi tarafından ırzına geçildiği iddiasının iki yıldır sonuçlanmaması, yerel Adli Tıp ile İstanbul'daki Adli Tıp'ın farklı raporlar vermesi, durumun vahametini eleştiren yazarın da mahkum edilmesi... Bu size güçlü, kuvvetli bir toplum ve devlet görüntüsü veriyor mu?
Türkiye'nin güçlenmesini, Türkiye'nin etkin olmasını, Türkiye'nin bir küresel güç haline gelmesini, devletin ve toplumun zenginliğini ve özgürlüğünü artırmasını hep birlikte istiyoruz. Bunun yolu nedir? Bunun yolu gerçek bir hukukun etkin olduğu devlet organizasyonunun etrafında ekonomik yapıyı, teknolojik yaratıcılığı, savunmanın caydırıcılığını ve kültürel etki alanını artırmak, genişletmek ve derinleştirmek... Daha hukuksal mekanizmasında skandal kararlar vermeyi aşamamış bir toplum, Hamas'ın radikal kanadını, tüm dünya ile ilişkilerini bozacak bir şekilde çağırsa ne olur, çağırmasa ne olur? Yaşamını yıktığımız dokuz yaşındaki çocuğu koruyamayıp, ona sahip çıkanı da mahkum ettikten sonra...
|