|
|
|
|
|
Berlin film gibi...
|
|
Gazetecisi, dağıtımcısı; İstanbul'dan aynı uçakla yola koyulmuşuz. Berlinale yani Berlin Film Festivali'ne gidiyoruz. Keyifliyiz, dünyanın filmi bizi bekliyor. Lakin Alman Gümrüğü'nde pasaportuma uzun süre bakan iki görevliden (birisi çömez) deneyimli görüneni Almanca bir şeyler söylüyor. Türküz ya, Almanca bilmeliyiz hesabı mı? Kendimi İngilizce tanıttığıma dikkat etmemiş işte. Geçerli Şengen vizemin ziyaret süresinin dolduğunu söylüyor.
HİÇ KİBAR DEĞİLLER Ama gelmeden önce İstanbul'daki Alman Konsolosluğu'na resmen başvurmuşum, 'ok' yanıtı almışım! Gülüyor, besbelli inanmıyor. Berlinale'nin resmi davetlisi bir gazeteci olduğumu, her iki taraftan da resmen kontrol edebileceğini söylesem de dinlemiyor. Kibarca yalnız olup olmadığımı soruyor ve alçak sesle 'Bavulunuzu alalım' diyor. Olay çıkmasın maksat. Kimseye haber veremeden bir anda etrafımı çeviren polislerce özel bir odaya sürükleniyorum. Sorguya çekilmiyorum, söylediklerim de dinlenmiyor. Sertçe 'Otur!' diyorlar. Artık hiç kibar değiller. Suçlu gibi davranıyorlar. Hani 'kapı gibi' uzun süreli Amerika, İngiltere veya eski-mevcut Şengen vizelerim var.
GÜLEREK SINIR DIŞI Her yıl Berlinale'ye geldiğimi, 2004'te jüri üyeliği dahi yaptığımı, iltica etmek gibi bir niyetim olmadığını söylesem de nafile. 'Muhatap olmamakta' kararlılar. Hâlâ sakinim, şoktan herhalde! Bir saati aşan çaresiz bekleyişin sonunda polisler beni dertop edip uçağa sürüklüyorlar. Gören de Almanya'nın altına bomba koyduğumu düşünecek. Sınır dışı ediliyorum! Alman polis gülerek 'gazeteci olmamın işe yaramadığını' söylüyor. Bu çirkin 'şaka' değil ama Türk görevlilerin "Sudan sebeplerle bize hep yapıyorlar ama n'olur siz yazın" sözleri beni daha çok altüst ediyor. Halkımın medyanın gücüne olan inancı bu 'film gibi' olayı skandal boyutundan trajediye dönüştürüyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|