Hayatın provası yoktur
Babam ve Oğlum muhteşem bir film. Bana Akdenizli sıcaklığı, çılgınlığı ve trajedisiyle, yaşanmışlığıyla, duygu danteliyle örülmüş haliyle başyapıtlardan Sinema Paradiso gibi şiirsel geldi. Şimdi farkında değiliz ama böylesine hakiki hayat kesimlerinden derlenmiş, böyle bir çılgın aileyle birebir yaşanmış kaç konu çıkar ki hayat boyunca insanın karşısına? Dileriz o güzel duygu ve oyuncu yönetimini çok iyi bilen Çağan Irmak her seferinde tekrarlasın bu başarıyı. Çok güzel filmler mutlaka yapılacaktır. Ama uzun müddet bu kadar etkili bir Türk filmi görüp görmeyeceğimizden emin değilim. Oyuncular (Ege Tanman, Çetin Tekindor, Fikret Kuşkan, Şerif Sezer, Yetkin Dikinciler, Binnur Kaya ve de Hümeyra muhteşem.) Çok yazıldı çizildi. Ama bir sahne var ki tam bir hayat dersi: Hayatın provası olmuyor. Hayat filmini tekrar geriye aldığımızı düşünelim. Baba kollarını açıp "Ben İstanbul'a gideceğim" dediğinde öfke ve gururuma kapılıp canın isterse, burnu sürtülsün diye, küsmeseydim de durdurup mani olabilseydim. Bütün bunlar olmayacaktı. Kabahat benim" diye kriz geçirirken çılgın büyük teyze ona büyük oğluyla bir deneyim yaşatıyor. "Kararlı olan yıkıp geçer. Olacak olanı durduramazsın." Bircan Usallı Silan'ın Dört Yapraklı Yonca kitabının tanıtımını yaptığımız gece, filmin çekimini tatil edip gelmişti Çağan Irmak. Bu önemli sinemacı Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray'a hayranlığını çok büyük bir alçakgönüllülük ve heyecanla dile getirmişti. Bir şekilde onun çocukluk hayallerinin şekillenmesinde olumlu bir yer aldıysak bu mesleği seçmesine o gün seyrettiği filmlerin de rolü varsa ne mutlu bize! Başta Çağan Irmak'ın oyuncular, emeği geçenlerin ama Türk Sineması'nın da başarısı buGör e c e k s i n i z yurtdışında oynayacak ve büyük iş y a p a - cak."Baba ona bir oda ver" dediğinde çok ağlayacaksınız. Sonra filmden çıkınca da en sevdiğiniz bir yaşlıyı, anne, baba veya bir akrabanızı arayacaksınız. Hayatın provası yok biliyor musunuz?
HATİCE ALPTEKİN Çok sevdiğimiz dostumuz ünlü fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı Dr. Eser Alptekin, geçenlerde annesi yoğun bakıma yatırılınca çılgına dönmüştü. Dünyaya gelip gelmeyeceğimiz belli değil ama öleceğimiz belli. İnsan annesinin kendi bile yaşlanınca öleceğini biliyor. O kaç yaşında olursa olsun bizim annemiz. Hayatla olan referansımız. O yok olduğunda acının yanında bir de boşluk oluyor herhalde. Aslında hayat bir misafirlik kimin ne zaman ayrılacağı belli değil, o gün geldiğinde kendimizin de öleceğini biliyoruz. Tek konduramadığımız kişiler evlatlarımız, torunlarımız. Değil yazmak aklımızdan bile geçiremeyiz. Tanrı onları sıhhatli, mutlu, sonsuza kadar yaşatsın demek geliyor içimden. Hayat insana doğuşta bile her zaman seçenekler vermiyor. Bazen talihsizliklerle başlayıp bu zincirle devam ediyor. Yazar Hatice Alptekin'in "Ters Akıyordu Volga" adlı kitabını okurken Sovyetler'in Stalin dönemindeki baskı rejiminde yaşadıkları, yazar ve entelektüel olma mücadelesi beni çok etkiledi. Bu gün kadının isterse kendini yetiştirmesi ekonomik şartlar da müsaitse çok mümkün. Ama bundan o kadar yıl önce, hem ülke hem kendisi o kadar çok zorluklar içindeyken altı evlat yetiştiriyor. "Paşa Konağı"nı da yazıyor, "Ters Akıyordu Volga" yı da. İşte böyle bir anneyi kaybetmek perişan etti oğlunu. Üzülme Eser, arkadaşım annen ölümünden sonra da yaşayanlar arasına girdi. Ben bu yazıyı senin annen diye değil Yaşar Kemal'in arkadaşı bir entelektüel, örnek bir kadına saygımı dile getirmek için yazıyorum. "Hayatınızı seyrine bırakmayın fırsat bulunca sınırlarınızı zorlayın amacınıza ulaşmaya çalışın bu prova değil bu deneyimi bir kere yaşayacaksınız" diyor insanlar bizlere. Filiz Akın filizakin@sabah.com.tr
|