Annemin çocuğu ve kediler
İlk önce koltuğunun altında kırmızılıklar çıkmış. Geçsin diye banyoda sabunla ovmuş sonra da üstüne ıslak zeminde kayıp düştüğünde (kalçasını kırmaya ramak kalmış çok kötü incitmişti) bileğine sürdüğü merhemi kullanınca iyice tahriş olmuş. - "Anne bak zonaymış. Niye ayağına kullandığın pomadı sürüyorsun?" deyince... - "Aman ne bileyim ben, o da krem işte! Geçiyor geçiyor yeter ki sen üzülme çocuğum!" (Halbuki ağrı kesici alıyor, zona çok acılı bir şey.)
HEPSİ BİZİM BAHÇEDE - "Zaten bu kediler yüzünden oldum" dedi, ağlamaklı. Anlayamadım. - "Arkada biri kedi evi açmış. Gelen bırakıyor giden bırakıyor. Yüz tane kedi" diyor sıkıntıyla. -"Peki sana ne bundan?" gibi yüzüne bakıyorum. Gözlerini açarak... - "Yavrum, ama bir bırakıyorlar hepsi bizim bahçede." "Ne olacak ne güzel. Bahçeni yemezler ya!" diyorum. Annem sinirleniyor. - "Yeseler daha iyi her tarafta çiçeklerimin, saksılarımın içine kapılarımın kenarına... Burası zaten küçücük o kadar kedi her tarafa pisliyor. Tuvalet sanki burası..." (Hiddeti artarak bağırıyor.) - "O sıcak günlerde güneşle nasıl kokuyor bilsen! Bir de açık kapılardan içeri girip evin içine de yapacaklar. Nasıl kovalıyorum nasıl kavga ediyorum. Elimde faraş bütün gün temizlik yapmaktan canım çıktı. Hiç acımıyorlar benim gibi yaşlı kadına. Bak!" diye dışarıyı gösteriyor. Kardeşim Günseli büyük bir saksı içinde manolya almış. Tepesine kadar etrafını yeşil telle örtmüşler. - "Bazıları zavallı, korkak 'pısst' diyorsun 'miyav' deyip kaçıyor. Ama bir tanesi var ki sanki hem kral hem kabadayı mübarek. Çocuğum inanamazsın gümüş renkli kocaman bir şey..." Ayağa kalkıp kabararak kollarını gayet bıçkın bıçkın sallayıp heybetli kedinin taklidini yapıyor. Çok ciddi neredeyse ağlayacak... - "Diğerleri gibi değil bu, insan gibi kibirli, posta koyarak bakıyor. 'Git' diye kovuyorum. İlla (Yere kadar açık cam gibi bir yer var) oraya gelip yatacak. 'Git seni sevmiyorum beni yoruyorsun, kokutuyorsun' diye terlikle kovalıyorum. Bir de bakıyorum yine aynı yere gelip kurulmuş. Ben de bu küstah kediyle kavga etmekten zona oldum Vallahi" diye kestirip atıyor. Gülmemek için gazetelere bakıyorum. - "Bak anne Bekir Coşkun hayvanları sevmeyen, onu kollamayan, ihtiyacımız olduğunda sizin yardımınıza da koşmaz" diyor. - "Ben de severim ama pislik içinde otursun da göreyim." (Bütün ciddi yazıları ve siyaseti takip eder.) - "Bak anne Arkeoloji Müzesi Müdürü İsmail Karamut 'Avrupa uygarlıklarının özü bilinenin aksine Yunan değil, Anadolu uygarlıklarıdır. Örneğin diyalektiğin kurucusu Heraklios Efesli'dir. Bütün doğa düşünürleri Anadolu'da doğmuştur' diye ne güzel söylemiş... Keşke başbakan da hepimiz de Avrupa Birliği söylemlerinde bunu kullansak. - "Amaan sen beni dinlemiyorsun!" diyor. Şapur şupur öpüyorum. Giderken görüyorum onu... Gümüş renkli, kocaman kasıla kasıla yürüyen bir şey! Kibirli bakışlarıyla sempatik değil ama yine de güzel... - "Pısst annemle uğraşma, hadi Pakize Suda'nın (çok sevdiğim...) bahçesine!" diyorum.
YAŞLANMAK ÜZERİNE Eve gelince aynaya bakıyorum. Yıkanmış suratım ve saçlarımla annemin çocuğu gibi duruyorum. Yerlere kadar camlar değişecek ya! Ölçüleri almaya gelmişler. Orta yaştaki terası gösterip "Niye seramik yapmışlar? Islaktı, ben bile zor kurtuldum kayıp düşmekten. Sizin için çok tehlikeli kalçanızı kırarsınız! Yaşınız da var" demez mi? - "Teras güneşli günler için, yağmurda ne işim var?" diye terslenip uzaklaşıyorum. Annemdeki kadın da eski bir resmime bakıp "Ah ah insan ne olur hep otuz üç yaşında kalsa!" diyor. "Herkes bana yaşımdan genç gösterdiğimi söylüyor. Anneme sorun onun çocuğu hiç büyür mü!? Deli mi bunlar!?"
NOT: Naturel Festivali'nde 11 kasım sabahı güzel Anjelika Akbar piyano çalarken tanınmış ressam Lolita Asil birbirlerinden etkilenerek doğaçlama müzik ve resim şöleni fikri bile çok hoştu, gelirinin Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne gitmesi de...
|