Unutulan güzellikler
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol , Hataları örtmede gece gibi ol, Öfkede ölü gibi ol, Her ne olursan ol Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.Yediyüz sene önce söylemiş Mevlana. Onun düşüncelerini bilselerdi. O zaman televizyon yoktu ki! Benimseseler "senin Allah'ın, benim Allah'ım" diye birbirlerini boğazlarlar, o kadar kan, o kadar gözyaşı akar mıydı? Şimdi dünyanın en ücra köşesine kadar ulaşan televizyon var da ne oldu? Yine herkes görmek istediğini, duymak istediğini seçiyor.
SEVELİM SEVİLELİM YETMİYOR Aslında size bana komik gelen bir şeyi anlatacaktım. Ama burası etkilendiğim her şeyi paylaştığımız, dereden, tepeden sohbet ettiğimiz bir köşeİçimdeki bir ses Mevlana'nın Konya'daki anılışını ( Şeb-i Aruz) seyrettikten sonra, "Erteleme yaz. Çünkü madem seni her zaman etkileyen, babaannenden dolayı, doğmadan önce hayatına girmiş olan bir felsefe bu, sen de haftasında paylaş" diye dürttü durdu. İnsanlar bunları duymaktan bıktılar. İstemekle, hayatına geçirmesi o kadar farklı şeyler ki! O kadar düşmanca, o kadar şeytanca işler döndüğünü görünce; Bazen düşmanlığın, negatif odaklanma saplantısının, iyimserlikten ve hoşgörüden daha güçlü, yaşamın bir çıkar ilişkisi olduğunu, hatta süper güçlere göre şekillendiğini "dan dan" kafanıza vuruyor gerçeklerPsikiatrist Prof. Dr. Yankı Yazgan'ın dediği gibi. "Devamlı "lay lay lom yapmak, sevelim sevilelim" psikolojisinin ne özel hayatta ne de iş hayatında geliştirici bir etkisi pek yok. İyisiyle kötüsü ile duygular zihnimizin daha iyi işlemesine, yaşantımızın gelişmesine katkıda bulunuyor." Yaz diyor içimdeki "Senin gibi bir kere olsun ölümle burun buruna gelenlere bakın. Hepsi de sevgiden, hoşgörüden, pozitif düşünmenin gücünden bahsediyor. Bahsede bahsede yazıla, yazıla oluyor zihinde biriken tortular. Bazen de değişimBir gün hepimiz, sadece yıldızların kalıntısı kara delikler gibi, yoğunluğu olmayan bir bilinç, bir ruh çekirdeği olup evrene saçıldığımızda bitecek kavgalar. Ama o zaman dünyada kimse kalmamış olacak muhtemelen.
KARANLIKTA YAZMAK Ne diyor Mevlana bakın: Ey kardeşim, sen fikirden ve düşünceden ibaretsin. Geri kalan sinir ve kemiktir ki, onlar hayvanlarda da vardır. Ben bunları yazarken eşim "Bırak bu iyimserliği şu anda ışıkların ikinci kere kesildiğini, karanlıkta ama gene de uzaktaki bir ışıldağın aydınlatamadığı sayfalara, üstelik gözünde gözlük, kocaman aralıklar bırakarak karaladığını yazİstanbul'un Bebek gibi sözde en gelişmiş bir semtinde bazen saatler süren karanlığın sebebi ne? "Devamlı söyleniyor. Ben de söylediklerine yetişmeye çalışıyorum. Körler gibi gözünle değil parmaklarımla. "Bağdat'ta beş sene kaldım. Bir iki kere kesildi o kadar Üstelik İran'la savaş halindeydi" Gülüyorum. Işıklar yanıyor. Mevlana kitapçığından bir sayfayı gösterip "Bak dayak cennetten çıkmadır" demiyor diyorum. Kadınlar için kullandığı tanımlamaya bak: Kadın tanrı ışığıdır, sevgili değil. O sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil. Evrenin amacı insandır demiş... En sevdiğim deyişlerden birine bak: Ne insanlar gördüm, üstlerinde elbise yok nice elbiseler gördüm içinde insan yok. Son iki dizesini daha önce kullandığım deyişin tümünü buldum. Yeni bir yıla girme aşamasında daha bir anlamlı geldi. Her gün bir yerden göçüp, bir yere konmak, ne güzel! Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş. Dünle beraber gitti cancağızım ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım...
|