|
|
Oğlanlar okula kızlar işe
İstanbul'da okula gitmeyen çocukların önemli bir kısmı zorunlu göçle Güneydoğu'dan İstanbul'a gelen ailelerin çocukları. Bunlardan iki aileye konuk olduk.
Şaziye, Siirt'ten istanbul'a geldiğinde, 8 yaşındaydı ve köyünde ilkokul olmadığı için hiç eğitim almamıştı. Okuma yazma da bilmiyordu, İstanbul'a gelirken iki hayali vardı, biri okula gitmek, diğeri bir çift güzel küpe sahibi olmak. Bu hayallerinden biri gerçekleşti, diğeri gerçekleşir gibi görünmüyor. Şaziye'nin babası iş bulamadı İstanbul'da, bir oğulları okula gidiyordu ama Şaziye'yi okula göndermeleri mümkün olmadı. Şaziye iki yıl boyunca sokakta yaşıtlarıyla oyun oynadı, geçen yıl evinin yakınındaki tekstil atölyelerinden birinde işi girdi, işe girerken okumaktan vazgeçeceğini biliyordu ama ilk maaşıyla kendisine bir çift altın küpe alabileceğini düşününce çalışma fikri hoşuna bile gitti. Şimdi kulaklarında bir çift altın küpe var, izin günlerinde yaşıtlarıyla yine sokakta oynuyor. Şaziye 220 lira kazanıyor, ailesinde ondan başka çalışan ve eve para getiren yok. 180 lira kira ödüyorlar, köyden gönderilen yiyeceklerle de beslenmelerini sağlıyorlar. Şaziye'nin bütün günü dışarıda kahvede geçiren babası, kızının fotoğrafının çekilmesine izin vermedi.
YAKUP OKUSUN DİYE İkitelli'nin ilerisindeki Ayazma'da bir gecekonduya konuk oluyoruz o akşam. Evin en büyüğü abla Şükran, aile Mardin'den dört yıl önce göç etmiş, kızlar köyde beşinci sınıfa kadar okumuşlar ama okul olmadığı için devam edememişler. Dört yıldır İstanbul'da oturan ailenin büyük kızları en küçük oğlan Yakup'un okuyabilmesi için çalışıyorlar. Hepsi de konfeksiyon işçisi. Tekoşin'in durumu ise biraz farklı; Tekoşin, okulun başarılı öğrencilerinden, altıncı sınıfa kadar okumuş ancak yediye gelidğinde okulu bırakıp çalışması gerekmiş. Ama yılın sonunda, ailenin durumu tekrar düzeldiğinde Tekoşin, okula dönmüş. Öğretmenleri çok başarılı olduğu için onu sekizicni sınıfa almışlar. Tekoşin'ın adı Kürtçe "kurtuluş" anlamına geliyor. Belki o da kaderinden kurtulabilecek.
|