|
|
|
|
Cinayet günü 21 büyük saksı almıştı
Polis kaybolan Ali Cafer Lüle'nin izini cep telefonunun son sinyal verdiği noktada buldu. Cinayet zanlısı kurbanı parçalayarak 21 saksının içinde evden çıkarmıştı.
Tarih 10 Ocak 2002, emekli bir hakim olan ve İstanbul'da avukatlık yapan Hıdır Lüle, 29 yaşındaki oğlu Ali Cafer Lüle'nin birden bire ortadan kaybolması üzerine, İstanbul DGM'ye başvurarak oğlunun bulunmasını istedi. Baba Hıdır Lüle oğrulunun öldürüldüğünü düşünüyordu. Mahkeme dosyayı Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'ne gönderdi. Aslında Organize Suçlar Şube Müdürlüğü sıradan kayıp dosyalarıyla ilgilenmiyordu. Ancak kayıp olan gencin, geçmişte organize suç örgütleriyle bağlantısının bulunması nedeniyle dosyayla ilgileneceklerdi. Hıdır Lüle daha önce oğlunu haksız yere gözaltına alındığını iddia ederek mahkemeye verdiği Organize Suçlar Şube Müdürlüğü polislerine "Sizden oğlu için endişelen acılı bir baba olarak yardım istiyorum" diyordu. Dosyayı inceleyen Organize Suçlar Şube Müdürlüğü dedektiflerinden Ahmet, öncelikli olarak emrindeki polislere kayıp olan Ali Cafer Lüle'nin suç dosyasını çıkartılmasını talimatını verdi. Arşiv bilgilerine göre Ali Cafer Lüle'nin adı 2001 yılının Nisan ayında, Bodrum'da balık çiftliği bulunan Yılmaz Tokatlı'nın tehdit edilmesi olayına karışmıştı. Aynı suç örgütü Kumkapı Balık Hali'nde esnaftan haraç istenmesi dışında iki tehdit olayına daha karışmıştı. Ali Cafer bu kapsamda yakalanan 22 kişiden biriydi. Dedektif Ahmet, Lüle'nin bu guruplar tarafından kaçırılmış olabileceğini düşündü. Lüle'nin cep telefonu dökümlerinde en son görüşmeleri incelendi. Kayıp genç son olarak 27 yaşındaki Mert Kulabaş ile görüşmüştü. İtalya'ya, fidan, çiçek ve kereste ihracatı yapan Mert Kulabaş, kayıp genci evinde yemek yemeye davet etmişti. Polisler, emekli hakim olan babaya Mert Kulabaş ile oğlunun arasındaki arkadaşlığı sordu. Acılı baba oğlu Ali Cafer Lüle ile bir süredir ortak bahçe peyzaj işleri yapan Mert Kulabaş arasında para alışverişinden doğan bazı anlaşmazlıklar olduğunu söyledi. Dedektif Ahmet üstü çizilmiş kişiler listesinin ilk sırasında Mert Kulabaş'ın adını yerleştirdi. Uzman dedektif Mert Kulabaş'ın ifadesine başvurdu; şüpheli genç, kayıp adam ile birlikte yemek için sözleştiklerini ancak Lüle'nin buluşmaya gelmediğini anlattı. Ancak dedektif Ahmet'e göre Kulabaş'ın ifadesinde çelişkiler vardı. Genç çocuk bir şeyler saklıyordu ama ne? Polis, Lüle'nin kullandığı GSM operatörüyle irtibata geçerek telefonunun en son sinyal verdiği bölgeyi belirledi; Ataşehir Zümrüt Blokları 18... Bu adres polisler için çok tanıdık bir yerdi. Mert Kulabaş'ın eviydi. Şüpheli genç Lüle ile buluşmadıklarını söylüyordu ama telefondan en son sinyal evinin önünde alınmış ve bir daha kayıp adamın telefonu açılmamıştı.
DETERJAN KOKUSU İkinci konuşmada şüpheli bu kez kayıp adam ile görüştüğünü kabul etti. Fakat Lüle'nin birilerine borcu olduğundan kaçtığını söyledi. Bu sırada Dedektif Ahmet'in dikkatini evi kaplayan deterjan kokuları çekti. Ev yeni temizlenmişti hem de kışın ortasında... Ekipler bu defa Mert Kulabaş'ın telefon kayıtlarıyla kredi kartının dokümlerini inceledi. Şüpheli, Ali Cafer Lüle'nin kaybolduğu gün Kadıköy'deki bir alışveriş merkezinden 21 tane büyük saksı almıştı. İki gün sonra da ailesiyle birlikte Tekirdağ Şarköy ilçesine tatile gitmiş. Dedektif Ahmet 21 büyük saksının ne işe yarayabileceğini düşünmeye başladı. Aklına gelen o vahşice olasılığa inanmak istemiyordu ama acaba şüpheli böyle bir şey yapmış olabilir miydi? Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. Mahkemeden alınan izinle kriminal polis Mert Kulabaş'ın Ataşehir'deki evini inceleme yaptı. Evin hemen her yerine baktılar. Fakat hiçbir yerde en ufak bir iz yoktu. Ev sanki yeni döşenmişçesine temizlenmişti. Bu sırada kriminal polislerin aklına bir şey geldi. Evlerdeki temizlik sırasında buzdolapları ağır olduğundan genellikle altı temizlenmeden bırakılırdı. Üç polis iri buzdolabını bulunduğu yerden çekerek uzmanların çalışmasını sağladılar. Buzdolabının bulunduğu yere luminol sıkıldı. Ardından da özel gözlüklerini takarak yerde mavi renk veren kan izini aramaya başladılar. Aradıkları leke mavi rengiyle seramik karoların arasında bir yerde parıldıyordu. Küçük bir damla kan örneği laboratuvara gönderildi. Sonuç kısa sürede ortaya çıktı; evde bulunan kan kesinlikle kayıp Ali Caferl Lüle'ye aitti. Polisler artık kayıp Lüle'nin başına Ataşehir'deki evde bir şeyler geldiğini biliyordu. Fakat Mert Kulabaş, hala kayıp adam ile bir ilgisinin bulunmadığını söylüyordu. Ancak dedektif Ahmet'in saksılarla ilgili vahşi teorisi doğru çıkıyordu. Lüle büyük bir ihtimalle bu evde öldürülmüş ve aynı gün satın alınan 21 büyük saksı içinde taşınmıştı... Şimdi polislerin cesedi bulmaları gerekiyordu. Yoksa Mert Kulabaş sadece bu delillerle serbest kalabilirdi. Polis ailenin Şarköy İğnealtı'nda ki yazlığının yerini belirlemişti. Soruşturmayı izleyen emekli hakim Hıdır Lüle, dedektif Ahmet'e "Oğlum öldü hissedebiliyorum. Sizden sadece oğlumun mezarının olmasını istiyorum" diyordu. Polis ekipleri önce Şarköy'de ki yazlık villanın bahçesini kazdı, ancak hiçbir şey yoktu. Dedektif Ahmet köylülerin yanına giderek onlarla Kulabaş ailesi hakkında konuşmaya başladığında ise düğümü çözecek ilk bilgi elde edildi. 13 Ocak günü aile villaya gelmişti, hatta araçları aşırı yükten çamura batmış ve komşu köylülerin yardımıyla kurtarılmıştı. Köylülerden biri ailenin bu kış gününde mangal ziyafeti çekerek tüm köyü et kokusuna boğduğunu hatırlıyordu. Dedektif Ahmet, hemen ailenin mangal keyfi yaptığı yere gitti. Yerde iri, insana kemik parçaları vardı. Artık her şey ortadaydı. Dedektifler hepsini bir delil torbasına koyarak ayrı, ayrı numaralandırdı. Mangal yapılan yerin birkaç metre altında, toprağa ekilen yeni fidanlar da dikkat çekmişti. Ağaçlardan birini kaldıran polis vahşi cinayetin izlerini bütün çıplaklığı ile gördü. Ali Cafer Lüle'ye ait olduğu tahmin edilen bir göğüs parçası vardı. DNA incelemelerinde bulanan kemikler ile göğüs parçasının kesinlikle kaybolan Lüle'ye ait oldukları belirlendi.
İTİRAF EDİYOR Dedektif Ahmet artık cinayeti çözmüştü. Polis Mert Kulabaş'a yeni kanıtlardan bahsedince genç adamın artık cinayeti itiraf etmekten başka seçeneği kalmadı. Kurban Ali Cafer Lüle'yi 9 Ocak Çarşamba gecesi Ataşehir Zümrüt 18 Blok'taki evlerine, yemeğe davet eden Mert Kulabaş, kurbanı önce kahvesine ilaç atarak uyutmayı denemiş, ancak Lüle uyumayınca bu kez mutfakta sırtından bıçaklamıştı. Ardından bir alışveriş merkezine giderek 21 saksı almıştı. O sırada kurbanın cep telefonu sürekli çalıyordu. Kulabaş "No" tuşuna basarak telefonu kapatmıştı. Cinayetten sonra TEMA Vakfı'ndan emekli olan babasını arayıp yardım istemiş ancak "polise teslim ol" yanıtını almıştı. Cesedi tek başına ortadan kaldırmaya girişmiş, parçalara ayırmış ve 21 saksıya yerleştirmişti. Bir kaz daha babasından yardım isteyince, baba oğlunun isteğini bu defa kabul edecekti. 21 saksıyı minibüslerine yerleştirip ailece içi ceset parçaları dolu saksılarla birlikte yazlığa gittiler. Parçaların bir bölümünü yakmışlar, bir bölümünü de toprağa gömmüşlerdi. Her şey bittikten sonra Kulabaş dedektife nerde yanlış yaptığını sordu. Dedektif Ahmet katil gence, kurbanın cep telefonunu kapatırken "No" tuşuna bastığını ve bu yüzden GSM operatörünün baz istasyonuna son sinyalin düştüğünü söyledi. Eğer cep telefonu olmasaydı katil ile kurban arasıdaki bağ kurulamayacaktı....
Emrullah Erdinç
|
|
|
|
|
|
|
|
|