Gaz'ık (part two)
Dün uzun uzun Enerji Bakanı'nı dinledim. Anladığım şu...
Karadeniz'in altına döşenen boru ile alıyoruz doğalgazı... Ayrıca bir tane Bulgaristan'dan giren boru var, bir tane İran'dan giren boru... Belki yetmez diye, bir tane de Azerbaycan'dan giren boru olacakmış yakında... Ayrıca Marmara Ereğlisi Limanı'na Afrika haritasındaki yerlerini tam olarak bilmediğim Cezayir'den ve Nijerya'dan gemilerle getiriyoruz gazı... Getirdik mi? Getirdik... Ama bunları koyacağımız yer yok. Çünkü kömür değil, yığasın bir yere... Saldın mı, uçup gidiyor nalet... Peki ne yapacağız? Depo... Nereye? Tuzgölü'nün altına... Yer kalmadı memlekette çünkü... En uygun yer Tuzgölü'nün altı... Ama öyle ha deyince konmuyor depoya. Ne yapmamız lazım? Boru... Bir tane Karadeniz'den, bir tane Bulgaristan'dan, bir tane İran'dan, bir tane Azerbaycan'dan, bir tane de Afrika'dan gelen gemilerin yanaştığı limana... Sonra? Sonra o boruları getiriyoruz, Tuzgölü'nün altındaki depoya bağlıyoruz. Sonra? Sonra değişik uzunluklarda 81 tane boru daha yapıyoruz. Çünkü depoda dursun diye almadık herhalde o kadar gazı... Şehirlere dağıtacağız... Bir nevi başbayii yani... Döşedik mi irili ufaklı 81 boruyu? Döşedik... Şehirlere geldi mi gaz? Geldi... Sonra daha küçük küçük borular yapıp, onları ilçelere, mahallelere döşüyoruz, sonra daha minik minik borularla apartmanlara döşüyoruz... Isındık mı? Isındık.
E bravo...
|