| |
Erdoğan'ın gömleği
Başbakan'ın "Biz o gömleği çıkardık" demesinden yaklaşık iki yıl sonra AK Parti'nin liberal kanadından Mehmet Dülger'in "Erdoğan, Milli Görüş gömleğiyle Çankaya'ya çıkamaz" uyarısı ne anlama geliyor? O gömleğin yeniden giyilmekte olduğunu ya da giyilmek istendiğini mi ima ediyor?.
AK Parti'nin DYP kökenli milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger bugün SABAH'ta yer alan açıklamalarıyla, on gün içinde ikinci uyarısını yaptı. İlkini geçen hafta Habertürk TV'nin Basın Kulübü programında seslendirmişti. Hak ettiği yankıyı uyandırmadığını düşünmüş olmalı ki, SABAH'a özel demeciyle tekrar gündeme getirdi. Ve ikisinde de aynı mesajları verdi. En önemlilerini iki grupta toplamak mümkün: 1-Erdoğan'ın gömleği ve AK Parti'nin kimliği. 2-Bayan Erdoğan'ın türbanı ve Cumhurbaşkanı seçimi. Birinci gruptaki mesajların satır arasında AK Parti'de derinden derine bir kimlik çatışmasının ipuçları gizli: "Ben nasıl AK Parti'ye DYP ceketimi asıp geldiysem, Tayyip Bey de Milli Görüş gömleğini asıp geldi. Ancak Milli Görüş gömleğini (yeniden) giyip Çankaya'ya çıkmayı isterse, bu olmaz... " Birkaç paragraf sonra: "Partide gruplar arasında kopukluklar büyüdü. Önüme Milli Görüş ilkeleri koyarlarsa, külahları değişiriz." Dülger'in bu sözleri bize Erdoğan'ın geçen yıl "Milli Görüşçü kadrolaşma" iddialarıyla ilgili soruya verdiği yanıtı hatırlattı: "Burası AK Parti. Biz artık Milli Görüş gömleğini çıkardık. Ama birileri bize sanki o gömleği zorla giydirmeye çalışıyor." Ancak Dülger sanki "zorla" giydirmeye çalışanları değil, o amaçla sistemli çaba harcayan partilileri işaret ediyor gibi. Yoksa neden üstüne basa basa "Tayyip Bey, Milli Görüş gömleğini giyip Çankaya'ya çıkmayı isterse bu olmaz" desin ki? Bu cümlesinin anlamını tam vermek için, Habertürk'teki açıklamalarından bir bölüm ekleyelim: "Cumhurbaşkanı, Milli Görüş geleneğinden gelen biri olmaz. Olmaması lazım demiyorum, olmaz diyorum!"
Türkiye modeli laiklik Gelelim, Emine Hanım'ın türbanı ile cumhurbaşkanı seçimi arasındaki ilişkiye. Dülger bu konuda da kesin konuşuyor: Ya Erdoğan aday olmamalı, ya da bayan Erdoğan başını açmalı! Gerekçesi: Çankaya'da türbanlı cumhurbaşkanı eşi Türkiye'yi sarsar!. Bugünkü koşullarda tümüyle doğru bir tespit. Doğru; çünkü bir taraf türbanı laikliğe karşı tehlike ve siyasal İslam'ın simgesi görüyor. Öbür taraf ise inancın şartı. Bir taraf toplumu yeniden İslamlaştırma'nın silahı olarak değerlendiriyor. Öbür taraf inanç özgürlüğünün parçası. İki taraf da mevzilerine sıkı sıkıya sarıldıklarına ve bir adım bile atmaktan ödleri koptuğuna göre, uzlaşmak asla mümkün değil. Dülger'in dediği gibi, "Ya Emine Hanım başını açacak, ya Erdoğan adaylığı düşünmeyecek!" Nokta. Oysa Fransa'da laiklik yasasının 100'üncü yıldönümü dolayısıyla süregelen tartışmalarda çok önemli değerlendirmeler yapıldı: "Çağımızda inanç hem bireysel, hem de toplumsal bazda başlıca ihtiyaç haline geldiğine göre, laikliğin yeniden tanımı şart." Büyük destek bulan formüle göre, "Laiklik, toplumsal uyumun anahtarı" görülmeli. Yine o tartışmalarda bizden de bol bol söz edildi. Sonuç: " Türkiye bu laiklik anlayışını sürdüremez. Din ve siyasal iktidar arasında barış, ancak çağımızın tüm insanları gibi Türkler'in de dinsel ihtiyaçlarının kabulünden ve saygı gösterilmesinden geçebilir." İşimizin ne kadar zor olduğunu göstermek için, bir Fransız düşünürünün "Le Monde" gazetesinde yayınlanan "Türk modeli laiklik" incelemesinin hüküm cümlesini aktaralım: "Türkiye'de ne din, ne de siyaset bir diyalogun uygun ölçülerini bulamadı. Tüm dini güçlerin sivil toplumun parçası olacağı demokrasiye ulaşması için Ankara'nın önünde çok uzun bir yol var."
|