|
|
|
|
|
|
Çarşambalı aykırı muhtar
Neriman Memiş muhafazakar kesimin ağırlıkta yaşadığı Fatih-Çarşamba'da sekiz yıldır muhtarlık yapıyor. Memiş, önceleri giyimine laf edenler olduğunu ama şimdi herkesin ona alıştığını söylüyor.
Mahallenin sadece muhtarı değil Güzin Ablası'yım
Neriman Memiş muhafazakar yaşam biçimini benimseyen ailelerin yaşadığı Çarşamba'da 8 yıldır muhtarlık yapıyor. Mahalleli başı açık, elleri ojeli, diz üstü etek giyen muhtarını kimseye değişmiyor.
Fatih Kız Lisesi'nin önünden Çarşamba'ya girdiğinizde gözünüze hemen tesettür kıyafetleri satan mağazalar çarpıyor. Sanki tesettür tekstil merkezi olmuş, günlük giysilerden nişan, düğün kıyafetine kadar her şey satılıyor. Sokaklarda bize tuhaf tuhaf bakan yok ama sadece muhtarlık binasını sorduğum bir adam, nedendir bilinmez duyduğu halde kafasını çevirip cevap vermeden geçiyor... Çarşamba'nın ilk kadın muhtarı Neriman Memiş kızıl renkli kısa saçları, makyajı ve etek ceketiyle Kocadede Mahallesi'nde doğrusu epey aykırı bir görüntü sergiliyor. Ama mahallenin imamı da, esnafı da, kadınları da onu hiç yadırgamıyor. Kadın-erkek herkes ne zaman bir sorunları olsa akıl danışmak için ona koşuyor. Arada eleştiren çıksa da Memiş'in umrunda değil. O gücünü, kendisini 8 yıldır muhtarlık koltuğundan indirmeyen seçmeninden alıyor.
- Kaç yıldır burada yaşıyorsunuz? - 1961 doğumluyum, doğma büyüme buralıyım. Hep aynı mahallede oturdum.
- Peki muhtar olmak nereden geldi aklınıza? - Babam 1976'dan beri buranın muhtarıydı ama ondan önce odunkömür işi yapıyordu Levent'te. Bir gün bir baktık seçimlere adaylığını koymuş. Birine sinirlenmiş inat uğruna, aday oldu. Biz ailece tepki gösterdik ama muhtar seçildi. Çevrede herkes çok sever, sayardı babamı. Çok demokrat bir insandı. Sonra "İyi de şimdi buraya kim bakacak?" deyip beni oturtturdu koltuğuna. Ben başta hiç istemedim ama sonra da işe alıştım.
RESMİMİ BİLE ASMADIM - Kaç yaşındaydınız o zaman? - 15 yaşındaydım, resmi işlemleri çok iyi bilirdim ticaret lisesinde okuduğum için. Babam görevi tamamen devir alana kadar bir süre böyle gitti.
- Peki resmi olarak siz ilk ne zaman muhtar seçildiniz? - 97'de. Babam muhtarlık koltuğunda, görev başındayken öldü. O dönem ara seçimler vardı, hiç tahmin etmiyordum seçileceğimi ama onun çok sevdiği işini devam ettirmek için aday oldum.
- Bu çevrede ilk kadın aday siz miydiniz? - İlk aday bendim. Bir de herkes beni tanıyordu ama ve seçim yaz tatiline denk geldi. Ama bana oy vereceğini düşündüğüm kişilerin burada olmadığını hesapladım. Çok kritikti. Seçime girdik, seçim sandıkları kapanmadan ben seçim alanını terkettim. "Seçimi kaybettim" dedim... Yani izlenimim kesin kaybettiğim yönündeydi.
- Hangi partinin adayıydınız? - Ben hep bağımsız aday oldum. Ve seçime nasıl girdim biliyor musunuz? Ne bir resim astım, ne başka bir şey. Sadece bir yazı astım, "Babamın ölümünden dolayı ben adayım" diye. Tek tabanca, eşimden başka hiç kimse yoktu yanımda. İki adaydık rakibim ayrı bir dükkan tuttu. Herkese pastalar, börekler öyle hazırlanmıştı yani...
- Sonra seçimi kazandınız, ilk tepkiniz ne oldu? - "Seçimi sen kazandın" dediklerinde inanamadım, şok oldum... Katılım yüzde 52'ydi üstelik.
- Rakipleriniz hep erkek miydi bugüne kadar? - Evet, hiç kadın çıkmadı. Bu üçüncü seçimde 27 sandığın 27'sinde ben çıktım. Ve benim en büyük destekçim daha önce bana oy vermeyen ya da oy vereceğini hiç düşünmediğim kişiler oldu. Benim en samimi kadın arkadaşlarım birlik olup karşıma aday çıkardılar. Artık anladım kadından kadına dost olmuyormuş. Ama olsun, yine de herkes eşit benim için.
- Çocuğunuz var mı? Hem muhtar hem ev kadını olmak çok yorucu mu? - Bir tane oğlumuz var, üniversitede radyo-televizyon okuyor. Eşim, Fatih Belediyesi'nde çalışıyor, zabıta amiri. Yıllardır bu işin içindeyim, kendimi ona göre ayarlıyorum. Çok titizimdir, ev işimi, yemeğimi hiç aksatmadan her gün yaparım. Pratik ve tez canlı bir insan olduğum için her şeye yetişiyorum. Hiç taksi kullanmam, gideceğim yere Fatih civarındaysa hep yürüyerek giderim. (Bu arada Neriman Hanım'ın eşi Asım Memiş geliyor ve hemen söze giriyor) Asım Memiş: Bir aksaklık olursa karışmayız çünkü evin muhtarı da benim. Bu konuda titizim. Evde yemeği karım yapsın isterim ama işten çıkar çıkmaz yanına gelir, ona yardım ederim. Bazen çok yorgunsak "Hadi gel Boğaz'a gidelim" derim. - Kocam bana her zaman destek olur. Bir aksaklık yok gayet güzel idare ediyoruz her şeyi.
- Fatih çevresi ve özellikle Çarşamba'nın yıllar içerisinde değiştiği bir gerçek. Siz nasıl görüyorsunuz bu değişimi? - Eskiden çok nezih, üst düzey memur ve kalburüstü kesimin oturduğu bir semtti burası. Ben küçükken yazları dışarı masalar çıkar, sohbet edilir, yer içilirdi. O zaman herkes birbirini tanıyordu, yıllarca aynı insanlarla komşuluk ettik. 81'den sonra çok değişti buraları. Dışarıdan çok göç oldu.
- Eskilerle yeni gelenler arasındaki fark nedir? - Arada büyük kültür farkı var. İnsanlar çok cahil. Mesela yeni biri geliyor kaydını yaptıracak, okumayazma bilmiyor. 20 yaşında bir genç kız geliyor, "Kaç doğumlusun?" diyorum, doğduğu tarihi bilmiyor. Beni en çok üzen konu bu, hiçbir şekilde kendilerini yetiştirip, geliştirmek istemiyorlar.
- Çarşamba'da yaşamak sizi kısıtlıyor ya da bazen zor geliyor mu? - Hayır, çünkü biz burada yaşamayı seçtik. Ben gidip erkekler kahvesinde de çayımı, sigaramı içerim. Kimsenin kimseyi rahatsız ettiği yok. Bu arada çarşaflısı da yaşıyor, normal sizin benim gibiler de.
TATLI SERTİMDİR - Sizin ailenizde tesettürlü olan kimse var mı? - Tesettür değil ama annem başörtüsü takardı. Babam giyimine kuşamına çok özen gösteren biriydi. Kravatını takmadan asla çıkmazdı sokağa, çok moderndi. Eşimin annesi de başörtülü, ablası da ama bu hiç sorun teşkil etmiyor aile içinde. Beni hepsi seviyor, saygı duyuyor.
- En çok hangi işler için geliyorlar size? - Valla ben size bir şey söyleyeyim mi? Görevlerimi ben de şaşırdım. Kocasıyla kavga edenler de buraya gelir, iş arayanlar da, evde lambası bozulan da... Buranın sadece muhtarı değil, aynı zamanda Güzin Ablası'yım. Ev arayanlara ev bulurum, yoksullara giyecek-erzak toplar burada dağıtırım. Ben oturduğum yerde seçim kazanmıyorum anlayacağınız. Asım Memiş: İlginç bir şey anlatayım eski belediye zamanında Ramazan'da kumanya dağıtmışlardı belediye personeline. Ben de kumanyayı aldım, eve getirdim. Aynı zamanda eşim de muhtarlık yönetiminde şahsi yerel kurumlardan vatandaşlardan ihtiyacı olanlara kumanya dağıtıyor mahallede. Baktım hanım bizim dolaptaki kumanyayı ayrı ayrı poşetlere koyuyor. "Ne yapıyorsun?" dedim. "Unuttuğumuz birkaç kişi olmuş, onların bizden daha çok ihtiyacı var" dedi. Bunu hep yapar, normal zamanda da gider evdekileri yoksullara verir.
- Kaç kişi yaşıyor bu mahallede? 20 bin nüfus var, az değil.
- Anlaşılan her türlü derdi olan size geliyor... Hiç sıkılıp, "Kardeşim bu benim işim değil" demiyor musunuz? - Demem, sabırla dinlerim. Ayın zamanda otoriterimdir de. "Çok serttir"derler benim için ama işleri tatlılıkla halletmesini bilirim.
- Yıllardır muhtarlık yapıyorsunuz. Bir kadın olarak canınız arada arkaşlarınızla toplanmayı, bir arkadaşınızla sabah kahvesi içip dedikodu yapmayı çekmiyor mu? - Hayır, kesinlikle. Çünkü ben öyle kadınların bir araya geldiği gün, ev gezmesi tarzı şeyleri hiç sevmem. Muhtarlık yapmasam da gitmezdim. Onun yerine başka bir kurumda muhtaçlar için gönüllü olarak çalışmayı tercih ederim.
İlknur K. AKMAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|