|
|
|
|
Bu bir seks filmi değil
28 Ekim'de vizyona girecek 'Döngel Kârhanesi' Metin Akpınar ve Ahmet Uğurlu'yu ilk kez bir araya getirdi.
Döngel Kârhanesi'nin başrol oyuncuları Metin Akpınar ve Ahmet Uğurlu "Herkes seks sahneleri göreceğini zannediyor ama böyle bir şey yok" diyor. İki usta oyuncuyla çok özel...
Filmin son halini bizim dışımızda herkes gördü
Türkiye'de oyuncu dendiğinde ilk akla gelen isimlerden Metin Akpınar ve Ahmet Uğurlu, yıllardır birlikte çalışmak istemelerine rağmen nihayet "Döngel Kârhanesi" filminde bir araya geldiler.
İkisi de Türkiye'nin en önemli oyuncularından. Farklı işlerle de olsa belli dönemlere damgasını vurmuş iki usta. Metin Akpınar ve Ahmet Uğurlu'dan bahsediyoruz... Yönetmenliğini Hakan Algül'ün yaptığı ve senaryosunu Necef Uğurlu'nun yazdığı "Döngel Kârhanesi" isimli filmde bir araya gelen ikili sonuçtan çok memnun. TMSF'nin tesadüfen el koyduğu bir genelevin hikayesini anlatan filmin, TMSF'nin onayıyla vizyona gireceği iddialarını ise yalanlıyorlar. 28 Ocak'ta seyirci karşısına çıkacak olan filmi, ikisi dışında tüm ekip izlemiş. Metin Akpınar, filmden çok memnun olsa da pazarlama tarzından şikayetçi. Filmin fragmanı ve afişini görenlerin, bir seks filmi izleyeceklerini düşünmesinden korkuyor. Çekimler esnasında boğulma tehlikesi de atlatan iki usta ile Metin Akpınar'ın Taksim'deki ofisinde keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Birbirlerinin sanatına öylesine saygıları var ki, çanak tutmamıza rağmen "rol çalmaya" kalkışmadılar..
- Çekimler geçtiğiniz yaz sıcağında yapılmış... - Ahmet Uğurlu: Evet. Sapanca'da ve İstanbul'da. Toplam 8 hafta sürdü.
- Siz filmde Ankara'dan atanan dürüst bir memuru oynuyorsunuz... - A.U: Evet. Batık işletmeler fonunun memuru olarak Ankara'dan atanıyorum. Sonuna kadar dürüst, vatansever, örf ve adetlerine, ailesine bağlı... Verilen görevi bitirmek onun için bir vatan hizmeti.
- Çekimler esnasında da boğulma tehlikesi geçirmişsiniz... - A.U: Evet, o boğulma esnasında Metin Abi'yi de boğuyordum. Ben yüzme bilirim ama sudan korkarım. Göl insanı daha çok çekiyor. Benim oynadığım filmlerde de hep suya giriyorum nedense! Yazarın hışmına mı uğruyorum ne?
- Necef Uğurlu'ya söylemediniz mi böyle bir sahne olmasın diye? - A.U: Senaryoda yoktu böyle bir sahne. Necef ile yönetmen birleşip böyle bir şey yapmışlar. Metin Abi neler çekti neler! Bir de filmin sonlarına doğru çekildi bu sahne. Başta çekilseydi rahatlayacaktım. Metin Abi ile birlikte mücadele ederken düşüyoruz. Metin Abi "Sen korkma" diyor sürekli ama ben can havliyle dalıyorum suya.
- Metin Akpınar: Su altı kamerası da vardı. O da çekebilsin diye kendimizi bıraktık iyice. Ancak ben çıktığımda Ahmet çıkmış, yarı beline kadar suyun içindeydi. - A.U: Debeleniyordum.. - M.A: Doğru iş yaptığı için de suyun içinde duruyordu! Bir de "Yüzme bilmiyorum yüzme bilmiyorum!" diyor. "Ben seni kurtarırım" diye bağırıyor. Bir güzel aldım götürdüm kameranın bizi görmediği yere kadar. Çocuklardan biri can simidi attı. Can simidine tam tutunalım derken, Ahmet panik oldu. Orada da bayağı bir debelenmeler oldu. Ben ruhumu teslim ediyordum. Böyle bir maceramız var. En güzel sürprizi de sonradan aldık. Çıktık sudan, "Olmadı hadi bir daha çekelim" dediler! Kıramadık tabii. Elbiseleri değiştirip yeniden çektik. Ama bu sefer sorun olmadı. Filmler yıkanmaya gittiğinde güzel bir haber daha verildi bu sahne ile ilgili. O sahnelerin bir kısmının yandığını söylediler. Ben çok kötü oldum. "Hadi bir daha çekelim" diyebilirlerdi. Allahtan su dışındaki sahneler yanmış.
- Bayağı bir macera yaşamışsınız anladığım kadarıyla... - M.A: Her film böyledir aşağı yukarı. Kendi aramızda da çok eğlendik. Mekan da çok keyifliydi. Sapanca'nın en nemli olduğu dönemdi ve nem oranı yüzde 80 civarındaydı. Hamamda gibiydik. Hele bir mehter sahnemiz vardı. O gün de hiç esmiyor. Mehter kıyafetleri içinde nasıl terlediysem, çocuklardan bazıları beni serinletmek için elinden geleni yaptılar. Çevredeki evlerden birinden bir bayan bir havlu getirdi "Abi çok terliyosun" diye. Havluyu hala saklıyorum.
YANLIŞ TANITILDI - Film yakında seyirciyle buluşacak. Sonuçtan memnun musunuz? - M.A: Biz iyi bir film çektiğimiz inancındayız. Ama yapımcılar iş hacmini artırmak gayesiyle olsa gerek, çekmediğimiz bir filmi anlatmaya çalışıyorlar. O film öyle bir film değil. Bu film bir "Umumhane evi" filmi değil. Ama öyle sunuluyor. Seyirci bir seks filmi olduğunu düşünecektir. Oysa bu bir seks filmi değil. Ticari boyutu düşünülüyor ama doğru bir yöntem değil. Biz filmden memnunuz. Doğru izleyici görürse, daha da güzel olacak.
- Şimdiye kadar çektiğiniz diğer filmlerle karşılaştırdığınızda bu filmle ilgili bir iddianız var mı? - A.U: Her film kendi başına bir filmdir. Komik ve iyi bir film olduğuna inanıyoruz. Filmi ben ve Metin Abi dışında herkes seyretti. - M.A: Karışırız diye göstermiyorlar herhalde.
- Seyredenlerden gelen tepkiler nasıl? - A.U: Ben seyredenlerden yani ekipten birkaç kişiyle konuştum. "Mükemmel bir film olmuş. Yırttık abi!" dediler. - M.A: Çalışanlar beğendiyse o iş tamamdır.
-Yurtdışındaki festivallere gidecek mi? - A.U: Hakan (Algül) ile konuştum "İyi oldu" dedi. Yurtdışı şansı olduğunu söylüyor. - M.A: Yurtdışını da amaçladılar ama hangi koşullarda nereye gider bilemeyiz.
- Ahmet Bey, geçen sezon bir oyunda konuk oyuncuydunuz. Televizyonda da zaten uzun zamandır bir şey yapmıyorsunuz. Bu bir tercih mi yoksa öyle mi denk geldi? - A.U: İkisi de. Ama gelen tekliflerle ilgiliydi. Uygun projeler gelmeyince ben kendimi beklemeye aldım.
- Bir oyuncu için senaryoyu yazan kişiyle evli olmak avantaj mıdır, yoksa dezavantaj mı? - AU: Sizin kullanmanıza bağlı. Necef (Uğurlu) yazarken müdahaleci olmam. Çünkü ben de işime müdahale edilmesinden hoşlanmam. Necef fikrimi sorar. Ama ben ne siyasi ne de fikirsel anlamda bir şey empoze etmem. Ancak senaryo yazarken dramaturji anlamında bir iki şey söylerim. Kesinlikle yönlendirmem.
- M.A: Necef zaten yalnız çalışmayı sever. Necef benim için çok şey yazmıştır. Ama bir türlü gerçekleştiremedik. Çünkü ben müdahale ederim. O yüzden epey bir malzeme çekilemedi. Bana yazdığı bir sürü şeyi Ahmet oynadı. - A.U: 20-30 senedir bu işin içindeyim. Hayatımda sıçrama noktaları vardır. Necef benim aktörlüğümü çok beğenir ama, Metin Abi'yi hem siyasi anlamda hem de aktör olarak çok başka bir yere koymuştur. İlk yazdığı şeyler hep Metin Abi içindi. Televizyonda çok başarılı olduğum dönem "Karşı Şov"dur. O şov benim için değil, Metin Abi için yazılmıştır. Ama bir türlü yan yana gelemedik.Yani bunlar benim için sıçrama noktaları olmuştur. Her aktörün isteğidir Metin Abi ile oynamak ama bu filmde ilk kez bir araya gelebildik.
FEMİNENLİK ŞART - Metin Bey, bu lafı çok duymuşsunuzdur ama bir kuşak sizin filmlerinizle büyüdü. Son dönemlerde televizyon dizilerinde rol alıyorsunuz. Sanki hep sempatik tipleri oynamayı tercih ediyorsunuz. Kötü adamı bile oynasanız, bunu insanlara sevdiriyorsunuz. - M.A: O değişmez kuraldır. Ustam Ulvi Uraz'dan öyle öğrendim. Kadını da çocuğu da yakalayacak, hafif feminenlik olacak. Kötü adamı bile oynasan sempatik olacak. Bu bir prensiptir. Ama sadece şeker insanları değil, her türlü karakteri oynadım. Padişah da oldum, kötü adam da.
- Yıllardır bu işin içindesiniz. Mutlaka her istediğiniz rolü oynamızsınızdır ama hiç önünüze gelmeyen ve iştahınızı kabartan bir rol oldu mu? - M.A: Eskiden vardı, şimdi yok. "Kuyucaklı Yusuf"u oynamak isterdim; "Anayurt Oteli"nde oynamak isterdim; "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" oynamak isterdim. Şimdi "Hamlet" düşünüyorum inşallah!
- A.U: Neden olmasın? Shakespeare ile ilgili bir belgesel izledim. Bir yönetmen Hamlet ağır hareket eden bir karakter diye, şişman bir İngiliz oyuncuya oynatmıştı.
- M.A: Gördünüz mu? Yoksa şişmanladım Hamlet'i oynayamam diye düşünüyordum. Oynarmışım!
- Metin Bey, tüm röportajlarınızda yemek yemeyi ve yapmayı ne kadar sevdiğinizi dile getiriyorsunuz. Kilonuzdan şikayetçi değil misiniz? - MA: Yemeyi çok seviyorum ama kilomdan da şikayetçiyim. İçkiyi bıraktım. Öyle olunca zayıflıyorum. İki kilo verdim ilk hafta. Ama Hamlet için bir 25 kilo vermek gerek. Yine de "Şişman Hamlet"i oynarım. Yemek yapmayı çok seviyorum, o bir şansızlık. Annem iyi aşçıydı. Eşim annemden öğrendi, iyi aşçı oldu. Osmanlı ve Levanten mutfakları felakettir!
DEVAMI ÇEKİLECEK - Ahmet Bey, siz de dürüst çalışkan, parada pulda gözü olmayan, sisteme ayak uyduramamış karakterleri oynuyorsunuz genelde... - AU: Biraz denk gelmekle birlikte herkesin bir yolu vardır. Bunun çok eleştirilmesi doğru değil. Benim yolumda, her zaman karşılaştığımız ama farkına varmadığımız kişiler veya olaylar vardı. Benim bu sıradan kişileri kahraman yapmak gibi bir niyetim vardı. Metin Abi'nin oynadığı roller de bana göre çok "Anti kahraman" rollerdi. Bunları kabul ettirmek çok zor. "Atatürk'ü oynadım çok onur verici" diyebilirsiniz. O bir kahraman çünkü. Ama onun karşısındaki Yunanlıyı oynamak ve onu kabul ettirmek bir aktör için çok zor. Metin Abi'ni o üçkağıtçı tipleri kabul ettirmesi çok önemli bence. Benim de böyle bir derdim oldu hep. Mesela "Tabutta Rövaşata"da bir hırsızı oynadım. Sıradan insanları kahraman yapmak gibi bir derdim var benim.
- Tabutta Rövaşata yurtdışından ödül almasına rağmen Türkiye'de pek ilgi görmedi. Nedeni ne sizce? - A.U: Aslında bir pazarlama sorunu vardı, iyi pazarlanamadı.
- Film henüz gösterime girmedi ama siz yeni projelerin peşine düşmüşsünüzdür herhalde?... - M.A: Med Yapım'ın "Restoran" isimli bir film projesi var. Ben, Ata Demirer, Haluk Bilginer varız. Ekip çok iyi. Orada yemek yapanı ve yiyeni oynamıyorum neyse ki! Orada şekerden, buzdan heykeller yontan ama bir adamı oynayacağım. Kasım ayında çekimlere başlanıp, Şubat ayında da sinemada gösterime girer. Ama henüz resmileşmiş bir şey yok. - A.U: Ben yakında televizyonla ilgili bir şey yapacağım ama henüz bir anlaşma olmadığı için ayrıntılardan bahsetmeyeyim. Hollywood'a gitmeyi düşünüyoruz. - M.A: Aslında en büyük proje bu filmin ikinci bir devam filmini yapmak. İlk bölüm bir şaka ile bitiyor. Onun devamı bir ikinci bölüm düşünülüyor. Bu ikinci bölüm de yurtdışı için.
Aynur ERDEM
|
|
|
|
|
|
|
|
|