|
|
Başkanı tanımıyoruz, o da bunu istemiyor zaten
Öğle yemeğindeyiz. Masada tek kadınım. Konu futbol. Fanatik Fenerli kontenjanından Aziz Yıldırım'ın tam karşısında oturmuşum. Herkesin ama herkesin başkana soruları var. Benim de var ama sıra gelmiyor ki. Küfürler tartışılıyor, başkan sürekli savunma halinde. Sabah Spor Müdürü, Fotomaç Genel Yayın Müdürü sıkıştırdıkça sıkıştırıyorlar Yıldırım'ı. O da sıkıştıkça sinirleniyor. Bir ara fırsatını bulup kendi merak ettiklerimi soruyorum. Yıldırım bütün saldırgan tavırların ve sinirli konuşmaların arkasına saklanıyor. Sanki kendisi gibi değil. Örneğin en üzüldüğü şey vefat eden annesine küfredilmesiymiş. Beşiktaş maçında toplu halde buna maruz kalınca ne yapacağını şaşırmış. "Siz" diyor "siz aynı tepkiyi göstermez miydiniz?" Hayatında hiç bilgisayara dokunmamış. "İnternet nedir, chat nasıl yapılır, klavye nasıl kullanılır, bunları bilmem" diyor. Sonra belki de yemek boyunca ilk kez minik bir gülümseme yakalıyorum yüzünde. Göz göze geliyoruz, hemen çatıyor kaşlarını. Maskesini yerleştiriveriyor basına karşı. Bence biz Aziz Yıldırım'ı tanımıyoruz, o da kendisini tanıtmıyor zaten. Nelerden hoşlanır, neleri sevmez, en son ne zaman ağladı, aile ilişkileri nasıldır? Hiçbirinin cevabını bilmiyoruz. "Başkan" diyor Yıldırım "Kulübün önüne geçmemeli, o yüzden konuşmuyorum ben." O sırada Mahmut Uslu'nun telefonu Kill Bill filminin müziğiyle çalıyor, dikkatimiz dağılıyor birden. Aziz Yıldırım'ın "Biz bu sene kesin şampiyonuz bundan sonra kimseye yenilmeyiz" dediğini duyuyorum. Hani evimizin huzuru açısından "Söz mü?" diye sorasım geliyor ama çatık kaşlarını görünce vazgeçiyorum. Uzun lafın kısası bizim başkan sinirli bir başkan.
|