Yaşasın hayal gücü (1)
Bu yıl ikinci kez düzenlenen Turkcellfest Turkcell'in gençlerle dostluğunu pekiştirmeyi hedefliyor... Ben de Türkiye'nin belli başlı üniversitelerinde gençlerle birlikte düşünürken hangi konulara kafa patlattığımızı sizlerle paylaşayım istedim... Diyorum ki onlara... Buradan mezun olduktan sonra biriktirdiğiniz bilgileri, hocalarınızın süzüp damıtıp sizlere sunduğu bakışları, çalışma hayatında kullanarak, sınayarak kendinizi yeniden eğiteceksiniz. Sıkıştırıyorlar beni çünkü habire sorular soruyorlar... Öğrenmek, aydınlanmak, kafalarındaki sorulara yanıtlar bulmak istiyorlar. Gelecekle ilgili korkularını yenmek istiyorlar. Korkularını yenmek için gelecekle ilgili bir bakış oluşturmak, bir yol haritası çizmek zorunda olduklarını söylüyorum. Ayaklarının daha sağlam yere basması için seçtikleri meslek dalının dışında kalan konularda da bilgi sahibi olmak gerektiğini anlatıyorum. Diyelim ki üniversitenin herhangi bir bölümünden yüz genç aynı yıl mezun oluyor. On beş yıl sonra bu yüz kişilik grubu inceleme altına aldığımızda bazılarının çok başarılı olduğunu, büyük bir kısmının da çok da başarılı olmayan bir meslek yaşamını sürdürdüklerini görüyoruz. Başarılı olanlara baktığımızda değişmez bir biçimde sanatın bir dalıyla ilişkileri olduğunu fark ediyoruz. Resimle, tiyatroyla, sinemayla, müzikle, yazıp çizmeyle amatörlüğün de ötesine geçen yaratıcı çalışmalar yaptıklarını görüyoruz. "Yani işi gücü bırakıp sanatçı mı olalım?" diyorlar. "Sanatı işten güçten saymıyorlar mı acaba" diye geçiyor aklımdan. Hayır öyle değil, bal gibi anlıyorlar sanatla, kültürle, bezenmiş, anlamlandırılmış bir yaşamın daha yaşanılası olduğunu... Öğrenmenin, bilgilenmenin ve bilgileri hayal gücünün emrine vermenin; yaratıcı düşünmenin insanın yaşam kalitesini yükselteceğini anlatıyorum. "Tamam da" diyorlar. "Hayal gücünün kapılarını, pencerelerini nasıl aralayacağız?" Bilinçaltını bilinçli bir yöntemle harekete geçirmenin yolları üstüne saatler süren bir interaktif çalışmanın içine atıyoruz kendimizi... Oyunculuk sanatında kullandığımız değişik yöntemleri, yaratıcı drama çalışmalarını kendilerinde sınayarak nasıl çalışacaklarını anlatıyorum... Herkes daha çok ısınıyor, daha dört elle asılmaya başlıyor çalışmaya... Görüyorum; mutlular, eğleniyorlar, heyecan duyuyorlar, canla başla çalışıyorlar. Birçok yerde profesörler, öğretim üyeleri de gelip katılıyor çalışmalara... Onlar da öğrenciler kadar istekli. Genç olmanın yaşla ilgili olmadığını kanıtlamak istiyorlar öğrencilerine... Yaş nasıl olsa ilerleyecek... Kafayı sürekli genç tutup neşeli, sorgulayan, heyecanını yitirmeyen bakışı korumak gerek. İçindeki genci korumanın yolları ne peki? Başlıyoruz yeni bir kapı açıp düşünmeye, farklı egzersizler yapmaya... Yaşı ilerlemişlere moral olsun diye değil... Gençken elde ettiğin akıl yoluyla dünyaya meydan okuyan ruh halini yitirmeden, bütün yaşamın boyunca dünyayı nasıl kucaklayabilirsin acaba? Zor soru... Olsun, biz cevabın peşine takılıyoruz. Kafalarını en çok kurcalayan şey, sanatın bir dalıyla ciddi bir biçimde ilgilenip ilgilenemeyecekleri... "Ben şiir yazıyorum acaba devam etsem mi?" "Öykülerim var. Yazıyorum habire ama bunlar neye yarayacak ki?" "Ben bu bölüme istemeden girdim. Aslında ressam olmak istiyordum..." "Ailem tiyatro bölümüne girmemi istemedi. Şimdi sosyoloji okuyorum..." "Daha iyi" diyorum, "Sosyoloji okumuş oyuncu, psikoloji okumuş ressam, hukuk okumuş romancıdan alası mı olur?" Hangi işi yaparsan yap sanatın içinde olmak, yaşamını bir sanat eserine dönüştürmek seni mutlu kılacaktır... Peki ilk adım ne olmalı, ne yapalım? Bütün bu konuşmalar nereye mi varıyor?... Haftaya...
|