|
|
|
|
|
Komşu usulü yaprak sarma
|
|
Türkler ve Rumlar birlikte yaşamaya başladığı gün mutfağını Türkler'den, yaşama sevincini de Yunanlılar'dan almalı.
Bir zamandır Ege'ye tuhaf bir hal hakim. Bir yanda başbakanlar, dış işleri bakanları birbirlerinin "en yakın arkadaşı", ayrılmaz kankası. Öte yanda, en ufak bir tartışma benzin istasyonunda yakılmış kibrit ölçeğine geçiveriyor: İşte size iki gün öncenin "Kardak II" krizi! Hiç düşündünüz mü? Bu alışılmamış keyfiyet nasıl oluşuyor? Birbirine bu denli benzeyen iki halk arasında birikmiş olan güvensizlik istiap haddinde mi acaba? O kadar mı derinde bu şüpheler? Her halükarda iki tarafın da güven için uzun uzun çalışması gereği açık. Birlikte ve ayrı ayrı! Elbette sivil toplum örgütlerine, hatta şahıslara çok iş düşüyor. Geçen Çarşamba, Kasım Zoto yemeğe davet etti: "İstanbul'da Yunan Mutfağı" Ahırkapı'daki Armada Oteli'nde Türk-Yunan Mutfak Kültürü Etkinliği'nin ilk adımı olarak düzenlenen bir gece idi. Ev sahipliği yapan bir de sivil toplum kuruluşu vardı: Defne- Daphne Türk Yunan Derneği. Yemeğe katılanların çoğunun birbirini tanıdığı bir ortamda, salona hakim bir yere oturtulduk. Malum bekleme başladı, geceyi kiminle geçireceğiz? Nihayet orta yaşlarını geride bırakmış bir hanımefendi geldi, karşımıza oturdu. Bazen olur ya, karşınızdakini daha ilk andan kabullendiğiniz, ne diyecek, ne anlatacak diye pür dikkat kesildiğiniz. İşte halimiz o. Sabırsızca tanıştık: Ne denli büyük bir sürpriz ile karşı karşıya kaldığımızı sizinle paylaşmamız gerek. Yunan Mutfağı Haftası Galası'nda karşımızdaki hanımefendi Lena Zoto imiş. Doğru tahmin ettiniz. Bizim Kasım'ın annesi. Biz Kasım'ı soy ismine bakıpta bir Arnavut diye kaydederken, o tamı tamına bir imparatorluk çocuğu çıkmasın mı? Tam da bir imparatorluk teşrifat ve inceliği ile annesini bize emanet edermiş gibi yapıp, bizi o'na zimmetledi. Lena Hanım artık İstanbul'da sayısı nadir hale gelen "Rum'larımızdan". Eh, masada birinci elden bir uzman bulunca önce gecenin menüsünü elimize aldık: Santorini favası Girit Usulü Dakos Cacık Ahtapot Salatası Kiklades Adaları Domates ve Nohut Köfteleri Yanya Usulü Burmalı Kabak Böreği Fırında Fasulye Yahni
Girit Tarhana Çorbası Ispanaklı Sübye Peynirli Kalamar Dolması Terbiyeli Etli Yaprak Sarma Tuzda Kurutulmuş Mezgit Balığı Sarımsaklı Püre ve Ilık Otlarla Musakka Papaz Yahnisi Sütlü Börek Tatlısı Bu menü Sula Bozis tarafından hazırlanmış. Yemekleri ise Atina'daki St. George Lycabettus Oteli'nin aşçıları hazırlamışlar. Sula Hanım'ı okuyucularımız hatırlayacaktır. Yazarı olduğu "İstanbul Lezzeti İstanbul'lu Rum'ların Mutfak Kültürü" başlıklı kitabını sizlere tanıtmış idik. Tarih Vakfı Yayınları'ndan çıkan kitap ve yazarı çok ilgi çekmiş idi. O gece sadece yemek yenmedi, bir Türk-Yunan çifti, Görkem Hanım ve Yannis Bey, bize Rembetiko parçaları çaldılar. Yemek bitince, Lena Hanım'ı sıkıştırdık, eşi ile nasıl tanıştı diye. Varlık Vergisi'nden başlayan dramatik bir öyküyü, biraz geri çekilerek, sade bir üslupla anlattı. Her şeyle hesaplaşmış, geleceğe bakar gibi idi. Bizim içimiz burkuldu. Ama salona gürültülü bir neşe hakimdi. Divan Pastahanesini de uzun yıllar yöneten Lena Hanım'ın yargısına katılırsak, bu iki halk gerçekten birlikte yaşamaya başladığı gün mutfağını Türklerden almalı. Hadi biz de bir söz ekleyelim: Yaşama sevincini de Yunanlılar'dan!
|
|
|
|
|
|
|
|
|