|
|
|
|
|
Jakobenler Sahili'nde şarap suaresi
|
|
Cumhuriyeti kuran, Deniz Köşkü'nü yapan, o günlerin Jakoben toplumu şarapçılığı da bugünkü seviyesine taşımıştı. Ama şimdi Türk şarapçılığı gözden çıkarılmış durumda.
27Şubat 2005 tarihinde bir yazı yazmışız. "Şarap Üreten Anadolu Kaplanları". Hatırlayacaksınız. Şarap imalatçılarının feryadlarını aktarıyoruz: "Aman, dikkat! Ölüm fermanımızdır bu ölçüsüzce arttırılan vergiler!" Yazı yayınlandı. On gün geçti, geçmedi. Ana muhalefet partisi CHP Grup Başkan Vekili Kemal Anadol, aradı. Akşam yemeğine davet etti. Florya Deniz Köşkü'nde. "Küçük bir yemek olacak", dedi, "Biz bize olacağız. Türk şarapçılığı üzerine sohbet mahiyetinde." Nihayet günü gelip çattı. Daha sabahın körü. Arayan arayana: Akşama Florya Deniz Köşkü'nde yemeğe gidiyormuşsun, diye. Gazeteye ilan versek bu kadar olur! Kim dedi, nereden haber aldınız derken durum anlaşıldı. Hürriyet Gazetesi G. Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, herkesi atlatarak akşamki yemeği sabahtan yazmış. Ata'nın köşkündeki buluşmadan habersiz kul koymamış. İşte bu ahval ve şerait altında yola koyulduk.
ESKİ GÜNLERDEN ESER YOK Ata'nın köşküne, rüküş banliyö manzaralarını yara yara ilerlemekteyiz. Nihayet sahile ulaştık. Çocukluğu İstanbul'da geçmiş herkes Florya'nın güzelliğini bugün gibi hatırlayacaktır. Florya neredeyse 1970'lere kadar yemyeşil çam ormanı, sahil ve denizi ise tertemiz olan bir yerdi. Bütün güzel sahil boyunda rastlanacak tek yapı vardı, o da "Deniz Köşkü" idi. Çağdaş Türk Mimarisi'nin kayda değer zerafetteki yapılarından birisi olan köşk, Mimar Seyfi Arkan'ındır. Bu köşk Sivil Türk Mimarisi'nin "yalı" geleneğinin çok dışında inşaa olunmuştur. Sahilden direkler üzerinde denize doğru uzanan bir yol, sizi köşke ulaştırır: Sahile kısmen kapalı. Ufka doğru ise daha açık. Mimari üslup olarak uluslararası modernizmin etkisinde planlanmıştır. Ama dedik ya ölçeği bu köşkü denize doğru uzanmış bir kuğu gibi tutmayı başarmış. Bembeyaz rengi ile Florya sahilinin yeşil çamları, açık mavi denizi arasına oturan köşkü ne çok merak ederdik? Aman yarabbim. Ne kadar bilmek isterdik, neler yaşandı o teraslarda. Sonraları dönemi yaşayanlar, davetliler, görevliler, bizlere Deniz Köşkü'nün hayatını anlatırlardı. Unutulmaz davetler, önemli konuklar. Örneğin Kral Edward, Madame Simpson. Ama vesile her ne, konuklar her kim olursa olsun değişmeyen üslup herkesin dilinde: Bembeyaz kolalı keten masa örtüleri, hasır koltuklar, her dem taptaze çiçekler. Pırıl pırıl üniforma ve önlükler...
HALİMİZE YAZIK Diyeceksiniz ki, yediğin içtiğin senin olsun, artık şu akşama gelelim! O akşam baştan bir hayal kırıklığı ile başladı. Köşk müze gibi tutulduğu için sahile yeni inşaa olunmuş ve TBMM'nin tasarrufunda bulunan bir salona alındık. Salonun mimari zevk düzey ve inşaat kalitesi, yapının muhtemelen vasat bir kalfa elinden çıktığın gösteriyor. Ancak yanlış anlaşılmasın. CHP milletvekilleri bizleri ince bir konukseverlikle ağırladılar. Tüm imkanları seferber ederek! Şarapçılığımızla ilgili yaptıkları çalışmayı bizimle paylaştılar... Ama bu davete teşekkürlerimizi sunup TBMM'ye ait o salonda neler olup bittiğini de nakletmeliyiz. Geniş bir masaya alındık. Masa örtüsü ve peçeteler sentetik katkılı diye söylenirken bir baktık önümüzde fast food dükkanlarında duran kağıt peçeteliklerden var. Metro toptancısının hediyesi olmalı. Üzerindeki reklamları ile birlikte masaya yerleştirilmiş. Bitti mi? Ne gezer, bir de masadaki çiçekler suni çıkmasın mı! O andan itibaren bir şey yiyecek hal kalmadı. Eh, bu da şarap temalı bir yemek. "Sen de içseydin", diyenlere de şunu diyelim: O akşamın şarap kadehleri sadece mahalle arasındaki meyhanelerde rastlayabileceğiniz cinstendi. Yemek tamamlandı. Yanıbaşımdaki Ali Başman ve Orhan Diren'le sohbet ediyoruz. Birden, bir kızımız geldi. Elinde elektrikli bir masa süpürgesi. Masayı temizleme faslı başladı. Bu davetin "zarfı'ını" ne diye bu denli detaylı anlattık diye şaşıranlar çıkacaktır. En nihayetinde önemli olan mazruf değil midir? Ama bir dakika, burada zarfın içinde öyle bir şey var ki. Onun çerçevesini çizen zarfın bizzatihi kendisi. Cumhuriyeti kuran, Deniz Köşkü'nü yapan, o günlerin jakoben toplumu, şarapçılığı da bugünkü seviyesine taşımış idi. O akşam yemek masasının üstüne o yapma çiçekleri yerleştiren toplum ve onun seçtiği yöneticiler ise Türk şarapçılığını gözden çıkarmış durumda. Ne yazık!
|
|
|
|
|
|
|
|
|