|
|
|
|
|
2004 mahsulü boyalı ve sulu şaraplar
|
|
Dışarıdan görünen manzara çok iyi. Ama Türkiye'ye gelen turist sayısı yükselirken bıraktıkları para dramatik şekilde düşmekte Daha ucuza malolan beyaz şaraplara, boya katıp kırmızı şarap yapanlar mı istersiniz, yoksa su katıp sofra şaraplarını inceltenler mi?.
Bazı sosyologlar ekonomik sıkıntılarına karşı "Türk halkının" nasıl olup da mutlu kalabildiğine şaşırıyor. Ben de en çok bu her türlü vakıa da şaşakalan sosyologlarımıza şaşırıyorum. Her şey bir tarafa bir kere halkımız mütevekkildir. Ayrıca şuna olan inancı da kesindir. "Derdi veren, elbette dermanını da esirgemez." "Bu da ne demek?" diye soranlar çıkacaktır. Anlatalım. Örneğin turizm. Ülkenin en canalıcı sektörlerinden birisidir. Malum. Türkiye'ye gelen turist sayısı da bildiğiniz üzere her sene yeniden patlamaktadır. Değerli yetkililerimizin bu sene turist sayısı patladı ya da patlayacak beyanları, çoğu zaman insana bir çatapat festivalini vehmettirir. Geçenlerde Altan Öymen, bir döküm vererek uzmanlara zaten malum olanı, aleme de ilan etti: "Yıllar itibariyle turist sayısı ve turizm geliri." Bakın, bir kere şurası kesin. Türkiye'ye gelen turist sayısı 20 yıl içinde on mislini aşmış durumda. Yani 1983 yılında 1 milyon 650 bin olan sayı, 2004 yılında 17 milyon 517 bin'e ulaşmış. Bu da elbette çok hoş bir şey. Ülkeye gelen turistlerin tatillerini mutlu bir şekilde tamamladıklarını varsayarsak, bu gerçekten her birisi büyük bir değer olan gönüllü elçilere sahip olmuşuz demektir. Turizmde en makbul olan tanıtımın da bireyden bireye yayılan olduğu artık herkesin kabulü. Yani geometrik bir hızla artan turist sayısının olumlu tarafı bu. Peki, sıkıntılı bir yanı da var mı bu işin? Var! Ne yazık ki var... O da turizm gelirlerimiz. Turizm gelirlerimize baktığımızda şunu görüyoruz. Turizmde şampiyonlar liginde oynayan ülkelerin en çok dikkat ettikleri döküm işte budur. Başarıyı bununla ölçerler. Öyle ya, işlerin maşallahı var. Tamam da, ekonomi yönü nasıl? İşte bu rakamlar bunu sergiler. Şimdi gelelim malum dökümlere.
PATLAMA İŞİ FOS ÇIKTI Bakın 1997 yılını ele alalım. Gelen turistin kişi başına bıraktığı para o yıl 723.29 USD olmuş. Gelelim 1999'a. Bu rakam 695.74 USD'ye düşmüş. "Bu sütunu ekonomi sayfasına çevirdin" eleştirisi almak istemem. Ama gelelim 2004 yılına. Yani elimizdeki taze istatistiki verilere. Vereceğimiz son turist başına gelir rakam geçen seneden. Bir tahmin edin bakalım. Ne olmuş? Çünkü geçen yıl, "iyi bir sene idi." Sayın yetkililerimiz öyle demişlerdi. Nitekim sadece gelen tuist sayısına bakarsak manzara iyi! Nasıl yani? Sayı 17 milyon 517 bine çıkmış. Yani demin sözünü ettiğimiz 1999 yılının 7 milyon 464 bin turist sayısının 2,5 mislini yakalamışız. Peki ya gelir? İşte orası acıklı:692.18 USD. Yani? Yanisi şu. Türkiye'ye gelen turist sayısı roket gibi yükselirken, bıraktıkları para dramatik bir şekilde düşmekte. Neden mi dramatik? Çünkü 1997 yılının 723 USD'si ile 2004 yılının 692 USD'si arasındaki fark sadece 31 USD'den ibaret değil ki! Ekonomistleri sinirlendirmek istemem ama, bir de enflasyon var, doların değer kaybı var, değerli TL var. Var, var... Bakın, belki bazıları için bu tuhaf manzara şaşırtıcı olabilir. Öyle ya, yıllardan beri kimler geldi, kimler geçti. Ama şu iki söylem değişmedi. Önce turizm bakanlarımızın, turizmin patladığına dair beyanlarına iman ettik. Arkadan da gelen turist kızların, "Rakı, kebap ve Türk erkekleri harika" beyanına. Şimdi sarsılmaz imanımıza taciz üstüne taciz var. Önce patlama işi fos çıktı. Rakı, kebap, erkek üçlüsünün ise ilki geçenlerde sahte çıktı idi. İş nereye varır, bilemiyoruz...
BAKANIN BİR BİLDİĞİ VARDIR Bakın, şaka bir yana. Herkes bu fotoğrafı zaten bilmekte idi. Ama kimse kimseye demiyordu. Geçenlerde catering hizmeti veren büyük bir kuruluşun yöneticisi anlatıyordu. Antalya'da hepimizin bildiği bir turistik tesis, kahvaltı, öğle yemeği, beş çayı, akşam yemeği ve yerli içkileri için kendilerinden teklif istemiş. Hesap kitap yapmış, turist başına toplam 6 Euro önermişler ama pahalı bulunmuşlar. Şimdi bir düşünün lütfen. Bu işi alanların servis ettiği yemekler, içkiler nasıldır? Daha ucuza malolan beyaz şaraplara, boya katıp kırmızı şarap yapanlar mı istersiniz, yoksa su katıp sofra şaraplarını inceltenler mi? Her türlü yaratıcı fikir, cirit atmakta! Peki bütün bunlar olup biterken, halkımız neden mutlu ve huzur içinde? Onu da diyelim. Hiç kuşkusuz Turizm Bakanımızı takip ediyorsunuz. Kendisi siyasi hayatımızın gördüğü "en nüktedan" şahıs. Ayrıca ilgi alanı geniş. Kültür Bakanı olunca, öyle olunuyor. Sonra "müthiş huzurlu" bir insan. Nereden mi çıkardık? Eh sorarım size, turizmimizin yukarıdaki halini bilseniz bırakın mışıl mışılı, hiç gözünüze uyku girer mi idi? Oysa değerli yeni bakanımız huzur içinde. Elbette bir bildiği vardır. Türk halkına da turizmimizin dermanına güvenmek düşer. İşte halimiz de budur!
|
|
|
|
|
|
|
|
|