Bekarım, yalancıyım!
Bekar insanların, hele yaşları 30'un etrafında dolaşan bekarların, "Yalnızlık benim bilinçli tercihim" palavralarına sakın inanmayın. Onlar istedikleri kadar, konunun açıldığı her ortamda "Özgürüm, mutluyum", "Ben evimde beyaz slip don altında, siyah çorapla dolaşan adam görmek istemiyorum", "Her gün aynı kadın demek, her gün aynı yemeği yemek demek" diyerek evlilik karşıtı olduklarını dillendirip dursun. Aslında işin doğrusu, bekarlığın keyfini ve kıymetini, 30'lu yaşlarındaki bir bekar değil, ancak 30'lu yaşlarındaki bir evli bilebilir. Çünkü evli insanların çoğu, "Bizim aşkımız bir imzayla ölmeyecek. Biz hep sevgili olarak kalacağız. Akşam yemeklerimizde mum ışığı, yatak odamızda fantezimiz eksik olmayacak" iddialarıyla çıkmıştır yola... Yalnız, başlarını göğe erdirecek uzay aracı, daha yolun başında kayış kopardığı ya da ne bileyim motor yaktığı için falan, hevesleri kursaklarında, akılları bekarlık günlerinde kalmış olarak kös kös otururlar popolarının üzerine... Gözleri çöplükte, hevesleri kursaklarında kalarak hem de... Acıklı!
***
Neyse işte, bekar insanlara "Valla ben halimden çok memnunum" yalanını söylettiren aslında çağın yeni korkusu; "Yalnızlık Paniği"... Korkudan ne dediklerini bilmiyorlar yani... Hem bu gerçek bir korku olmasa, birileri kalkıp da yalnız yaşayan insanların acısını dindirmek için bire bir boyutta insan fotoğrafları içeren duvar kağıtları üretir miydi? Düşünsenize işten gelmişsiniz, giriyorsunuz salona... Sağ duvarda kırmızı bir kanepe üzerinde, ev haliyle oturan bir kadın fotoğrafı... Geçiyorsunuz karşısına, o gün neler yaptığınızı anlatıyorsunuz. Sonra mutfağa giriyorsunuz, karşı duvarın kağıdında annenizi andıran, daha yaşlıca bir kadın gözünü üzerinize dikmekte... Sebzeli mercimek çorbasına kereviz konulup konulmadığını soruyorsunuz... "Uyku geldi bedene, ne mutlu kalkıp gidene" durumu hasıl olduğunda ise yatak odanıza geçiyorsunuz. Yatağın yaslandığı duvarda yanınıza uzanıvermiş gibi yatan bir adam ya da kadın portresi basılı duvar kağıdınız sizi karşılıyor. Ve bu insanlı duvar kağıtları sayesinde artık kendinizi adeta kalabalık bir İtalyan ailesine mensup gibi hissediyorsunuz. Çocukluğundan beri en büyük hayali anahtarının yalnızca kendi çantasında bulunduğu bir evde yaşamak olan ben... Şimdi her odasından birilerinin çıktığı, eski konak hikayelerini anlatan kitapları arıyorum kitapçılarda... Yaşlanıyor muyum? Yoksa yaşamın anlamına yeni mi vakıf olmaya başladım? Yoksa ben de mi aynı paniğe kapıldım... Yoksa, yoksa ne? Anlamadım.
|