Türkiye'ye Gelmek
Uzun süre yurtdışında kalmak algılama ayarını bozabiliyor
Türkiye'de bir hafta kalıp algılama ayarımı yaptım. Uzun süre yurtdışında kalmak insanın olayları, çevreyi, insanları algılama ayarını bozabiliyor. İşte böyle zamanlarda ben şiddetle yurda dönme ihtiyacı duyarım. Arkadaşlarımı görmek konuşmak beni kendime getirir. Kendi ülkenize dönüp gündemi izleyip, "Yahu dışarıda ne saçma sapan şeylerle uğraşıyorlar" diye düşünebilirsiniz ya da tam tersi. Tabii gündemi yurtdışından da izleyebilirsiniz; internet var, TV var, kitaplar var, vs. Ama bu farklı bir şey. Havayı koklamak da lazım. Kelimelerin dolaşmadığı, sözlü olmayan bir iletişim alanı da var. Bu özellikle Doğulu toplumlarda daha kuvvetli diye düşünüyorum. İnsanlarla bir araya gelir, konuşursunuz. Ancak o konuşma bittiğinde algıladıklarınız, kelimelerle ifade edileni geçer. Bir haftalık Türkiye seyahatinde bol bol İtalyan restoranlarına gittiğimi utanarak ifade etmek isterim. İtalyan olan eşim, rötarla İstanbul'a geldiğim için ilk akşam beni Conrad'ın Prego restoranına götürdü. Yurtdışındaki İtalyan restoranlarını keşfetmek ve gittiğinde "sürdürülebilir kalite" kontrolü yapmak gibi bir alışkanlığı var. Roma'da kalan küçük kızımı aradığımızda çok şaşırdı. "İtalyan restoranında ne işiniz var? Bana sucuk getirmeyi unutma" dedi. Adını da tuhaf buldu. Prego, İtalyanca 'lütfen, rica ederim, bir şey değil' anlamını taşıyor. Neyse ertesi akşam da İstanbul'daki İtalyan arkadaşlarla bir araya geldik. Giuseppe Farina (Telecom Italia'nın temsilcisi) bizi Sunset'e davet etti. Her şey çok güzel, sushi de severim. Gıkım çıkmadı. Neyse Giuseppe bir dahaki sefere işkembe yeme sözü verdi. Yemeğe Konsolos Luciano Pezzotti ve eşi Elisabetta da katıldı. Masada tabii ki Ferzan Özpetek'in son filmi "Kutsal Yürek" ten söz edildi. Hepsi Ferzan'ın hayranı.
KÜLTÜREL TANITIM FİKRİ Diğer bir ortak özellikleri de Türkiye hayranı ve dostu olmaları. İtalya'da Türkiye adına doğru dürüst bir tanıtım olmadığını konuştuk. Konsolos'un eşi Elisabetta çok akıllıca bir laf etti. "İnsanların hayallerindeki 'Türkiye' imajına önce cevap vermek lazım. Türkleri nasıl hayal ediyorlarsa öyle sunmak gerekir" dedi. Biz şimdiye kadar bu imajdan kaçmaya çalışarak tanıtım yaptığımızda başarısız olduk. İtalya'da çok önemli bir sergi etrafında örgütlenmiş kültürel tanıtım fikri rağbet buldu. Topkapı'dan getirilecek çok değerli bir eser ya da eserlerin sergisi etrafında örgütlenecek bir dizi kültürel faaliyet, dans gösterisi, konserler... Topkapı adının geçtiği bir sergiye kim gitmez ki. Elbette konuyu 'Bunların yapılması için öncelikle siyasi irade gerekir' diye bağladık. İstanbul'da Serra'nın (Yılmaz) müthiş bir aşçı olduğuna da tanık oldum. Benim Türk yemekleri hasretime ilaç gibi geldi. Eşim, "Arkadaşlarının yanında değişiyorsun" diyor. Aslında bu da ayarla ilgili bir şey. Bir de çok sevdiğim Ayşenil Samlıoğlu, Ülkü Duru gibi tiyatrocu arkadaşların yanında ciddiyetin zor korunduğunu bilmesi gerekiyor. İki kafalı, iki kültürlü, iki algılama biçimine sahip olmak zor iş; aralarındaki denge ve ayarları kaybetmemek daha da zor.
|