| |
|
|
İyi yaptın, Reha Muhtar!
SABAH köşe yazarı Reha Muhtar'ın Beşiktaş Yönetim Kurulu üyeliği görevinden ayrılmasını çok olumlu bir adım olarak gördüm. Sebep? İstifası ardından Reha'nın köşesinde dile getirdiği görüşlerden bambaşka bir sebep yatıyor, onun kararını alkışlamamın altında. 80 ve 90'lı yıllarda mesleki kuralları öyle unuttuk ki, gazetecilerin asli görevleri dışında "neye ne kadar angaje olacakları" meselesini görmezden gelir olduk. Ama okur veya izleyici bizim görmezden geldiğimize göz yummadı. Ben haber üreten, bilgi aktaran gazetecinin parti başkanlığı, kulüp yöneticiliği, şirket yürütme kurulu üyeliği gibi görevlerde bulunmasının temel meslek ilkelerimize aykırı olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu, muhabir için de geçerli, yazı işleri müdürü için de... Bazı açılardan, köşe yazarı için de. Bu angajmanlara "dış faaliyetler" diyoruz. Meslek dışı faaliyetler, hemen her zaman okurda kuşku ve güvensizliklere yol açan, "çıkar çatışması" dediğimiz soruna kapı aralıyor. Evet, hepimizin ben de dahil aidiyetleri, hobileri, tutkuları var. Olmadan olmaz. Fakat... "Gazeteci, kendi meslek kuruluşları dışında hiçbir örgüt, dernek veya oluşuma üye dahi olamaz" diye kestirip de atamayız. Elbette ki aidiyetin niteliği önemli. Bir atıcılık kulübüne üye olmakla ihracat yapan bir şirketin başkan yardımcısı olmak arasında, mesela, büyük bir fark var. Eğitime hizmet veren bir vakfa danışmanlıkla borsa yatırım şirketi ortaklığı da gazeteci ve mesleği açısından çok farklı niteliklere sahip. Mesleğe zarar veren ile vermeyen arasındaki o hassas, ince çizgi şu ikisi arasında: "Pasif" ve "aktif" angajman. Bir başka deyişle, şirket, kurum ve kuruluşlarda karar yetkisine sahip olan bir gazeteci, olmayana oranla, okur gözünde, "çıkar çatışması"na çok açık bir pozisyonda görünür. Potansiyel tehlike şu soruda yatar: Filanca kurumun yöneticisi konumundaki gazeteci/köşe yazarı, o kurumun çıkarlarına hizmet adına mesleki ilkeleri şu veya bu ölçüde feda etmekte midir? Eder mi? Yönetici olarak aldığı kararlarla veya köşesindeki kamusal tartışmalarıyla, o güçlü gazetecilik pozisyonunu kötüye kullanır mı? Belki... Ama... Kullansa da, kullanmasa da... Okurun "acaba yapıyor mu?" diye kuşkuya düşmesine meydan vermek, yeterlidir. Çünkü kuşku, güvensizliğin benzinidir . Onun için, başta Sabah olmak üzere, hiçbir gazetenin bu tür çıkar çatışmalarına aralık kapı bırakmamasını tercih ederim. "Pasif" aidiyete itirazım yok. Ama öyle olsa bile, "benim filanca kuruluştaki üyelik veya başka konumum sorun yaratabilir" diye, genel yayın yönetmenine sorup iznini almak gerekir. "Aktif" olanların durumu daha önemli. Haber üreten hiç kimse böyle bir görev almamalı. Muhabir ve editörün işi habercilik. Bu arada... Köşe yazarları... Yorumcular.. Karar verici olup da köşe yazan çok sayıda yorumcu/gazeteci biliyorum. Aralarında milletvekilleri, şirket yönetim kurulu üyeleri, kulüp yöneticileri vb var. Bir kısmı ise başka meslekleri sürdürürken uzmanlık nedeniyle köşe yazarı olan kişiler. "Bunlar derhal görevlerini bıraksınlar" demiyorum. Tabii ki yazmaya devam edecekler. Ama, bir şartla. Köşelerinin gözle görünür bir yerinde, her seferinde, "Bay X, Y partisinin Z şehri milletvekilidir" veya "Bayan A, B şirketinin yönetim kurulu üyesidir", "D üniversitesi rektörüdür" gibi ibareler düzenli olarak durmalıdır. Okur bu aidiyetleri, çıkar bağlarını bilerek yazıyı okumalı, değerlendirmelidir. Bu, dürüstlük ve şeffaflığın gereğidir. "Okur biliyor" denecek. Hayır, okur bunu peşinen bilmek zorunda değil. Hatırlatmalıyız. Aktif görevlerini saklayarak, çıkar ilişkisini kapsayan alanlarda yorum yapanlar zamanla ayıklanmalıdır. Er geç ayıklanacaktır. "Türkiye basını henüz buna hazır değil" denecek... Hayır. Bence hiç gecikmemek gerek. Reha Muhtar, gazeteci. O sebeple, o aktif "dış faaliyeti" bırakmasını meslek itibarı adına alkışlıyorum. Beşiktaş üyeliği ve taraftarlığında da kendisine başarılar diliyorum.
|