| |
|
|
Ertuğrul ve Pakize üzerine çeşitleme..
Yazdıkları için öğrendik. Ertuğrul Özkök'ün evindeki köpeğin adı "Pakize" ymiş. Pakize Suda da kedisine "Ertuğrul" adını koymuş. Bence hoş şeyler bunlar. Hürriyet'te çalışan ve biri genel yayın müdürü diğeri de yazar olan iki arkadaş da, evlerine işlerini götürmüş gibi bir durum bu. Ama konvansiyonel aklın bu durumu kabul etmesi kolay değil. Örneğin dün Radikal'de Hakkı Devrim, köpeklere insan adı vermeyi şu örnekleme ile hafifçe kınamıştı: Refi Cevat Ulunay'ın Kartal'da her akşam sırtına binip çiftliğine gittiği eşeğe Ali Naci (Karacan) adını verdiğini, Nadir Nadi'nin köpeğini Burhan (Felek) diye çağırdığını, Sedat Simavi'nin eşine Hikmet Feridun'un (Es) yemini verdin mi diye sorduğunu, düşünebilir misiniz? Yeni kuşakların belki hatırlamadıkları bu isimler, gazetelerin patronlarına ve yazarlarına aittir. Evet.. Bana göre çok sevdiğiniz köpeğinize ancak sevdiğiniz bir insanın adını verebilirsiniz. Ben Yorkshire'lerimin birine Cemoş, diğerine Eloş diye iki çocuğumun adını koymuştum. Oğlum da Alman kurduna Memoş adını vermişti. Ama yabancı birinin o köpeği o kişinin adı ile çağırması rahatsızlık yaratabilir. Hakkı Devrim bunu da hatırlatmış yazısında: Bende de bir tuhaflık yok değil hani! Tanıdık bir evdeki hayvanın kendi adıyla çağrıldığını işitmek insanı rahatsız eder, diye düşünmekten vazgeçemiyorum. Ev sahibinin, "Hakkııı!" diye seslendiğini düşünüyorum mesela. Beni mi çağırıyor, köpeğine mi sesleniyor belli değilse, nasıl davranılacak, kestiremiyorum.
|