|
|
|
|
|
|
Ya100 binler karşılarsa?
Kalp, şeker ve yüksek tansiyon hastası Fethullah Gülen, Mart 1999'dan beri ABD'de yaşıyor. Hakkında açılan dava donduruldu. Dönüşünü engelleyecek yasal bir durum yok Ancak... Gülen'in dönüşü bir gövde gösterisine neden olabilir. Havaalanında yüz binler toplanabilir. Ancak bu durum ne onun, ne ordunun, ne de hükümetin hoşuna gidecektir.
Dizinin dünkü bölümünde 18 Haziran 1999'da atv'de yayınlanan 'Fethullah Gülen Kaseti'ni konu edindik. Bir okurumuz e-posta göndermiş. Diyor ki: "Kasetin montaj olduğu apaçık değil mi? Bunu da söyleyin." Hemen bu soruya cevap verelim: Bizim konumuz kasetin montaj olup olmadığını ortaya çıkarmak değil. Belki montaj, belki değil; belki gerçek, belki uydurma. Bizim açımızdan önemli olanlar: 1) Böyle bir kaset niye hazırlandı? 2) Kasetin etkisi ne oldu? 3) Kaseti izleyen farklı kesimler buna ne tepki verdi? Bu üç soruya da dün cevaplar aramaya çalışmıştık. 28 Şubat sürecinde ordu bünyesinde kurulan Batı Çalışma Grubu'nun hazırladığı kaset, TV kanalıyla açıklanmıştı.
BİR TAŞLA SAYISIZ KUŞ Kasetin birkaç amacı vardı: 1) Ordunun Gülen'e ve cemaatine iyi gözle bakmadığını ortaya koymak. 2) Gülen'in 'laik-çağdaş-kentli- entelektüel' gruplarla kurduğu 'sıcak' ilişkiye son vermek, meşruiyetine darbe vurmak. 3) Cemaatin devlet içinde kadrolaşmaya çalıştığını göstermek. 4) Gülen'in farklı dinlerin yerli ve yabancı temsilcileriyle birlikte oluşturduğu 'alternatif iktidar alanında' çatlak yaratmak. Belki bunlara bizim bilmediğimiz ya dagöremediğimiz başka hedefler de eklenebilir. Zamanla bunların hepsi ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla bizce önemli olan kasetin 'gerçekliği' değil, 'hedefiydi'. Ve son tahlilde kaseti hazırlayanlar amaçlarına ulaşmıştı. Neticede Fethullah Gülen 1999'dan beri ABD'de yaşıyor.
ATATÜRK DECCAL DEĞİL Yine dün kasete verilen çeşitli tepkileri özetle kaydetmiştik. Peki Gülen bütün bunlara nasıl cevap vermişti? Anlaşılan o ki Hocaefendi kasetti ve içeriğini biliyordu. Çünkü kasetten hemen sonra 19 Haziran'da piyasaya çıkan haftalık dergi Aksiyon'da kasete uzun bir cevap yer alıyordu. Haftalık bir derginin ne zaman hazırlandığını bilenler durumu anlamıştı: Kasetten haberi olan Gülen cevabını çoktan hazırlamıştı. Gülen, Aksiyon'daki röportajında özetle... Takiye yapmadığını... Hiçbir işinin gizli olmadığını... Şeriat düzeni kurmak gibi bir niyetinin olmadığının mahkeme kararıyla da ortaya çıktığını... Atatürk'e Deccal demediğini... Türkiye'yi kavga ortamına sürüklemek isteyenlerin bu işi tezgahladığını anlatıyordu...
KIRDIKLARI SAVUNDU! Bu arada İslami kesim de harekete geçmişti. İlginç olan nokta; Hocaefendi'nin eleştirdiği, yanlış yaptığını söylediği gruplar da ona sahip çıkıyordu. Mesela Fazilet Partisi'nden Bülent Arınç, Akit gazetesindenAbdurrahman Dilipak, Yaşar Kaplan, Yeni Şafak'tan Ahmet Taşgetiren, Yusuf Kaplan ve daha birçok kişi, yazı ve demeçleriyle olayın bir komplo olduğunu belirttiler. (Not: Bu durum daha sonra cemaat içinde bir vicdan muhasebesine yol açacak, "28 Şubat döneminde yanlış yaptık" diyenler olacaktı.) Zaman gazetesi diğer savunma yazılarının yanı sıra 22 Haziran günü ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın 'Devletle barışık' sözünü manşete çıkarıyordu.
YARGI HAREKETE GEÇTİ 22 Haziran akşamı bu konuda bir başka önemli olay daha vardı. Reha Muhtar, Show TV ana haber bülteninde ABD'deki Hocaefendi ile bağlantı kurdu. Gülen bu röportajda... Yargısız infaza tabi tutulduğunu... Demirel ile arasının gayet iyi olduğunu, dolayısıyla sözlerinin cımbazlandığını... Devleti ve orduyu daima desteklediğini... Hitler ve Mussolini'nin ülkelerini yıkıma götüren 'kötü' dahiler, Atatürk'ün ise ülkesini zafere koşturan bir dahi olduğunu... Yurt dışında yaptığı her şeyin devlet tarafından bilindiği söyledi. Fethullah Gülen Mart 1999'da ABD'ye gitmişti. Çünkü sağlığı iyi değildi. Hem kalp, hem şeker, hem de yüksek tansiyon hastasıydı. Uzun süre tedavigördü. Belki kendini iyi hissettiği dönemler oldu. Ancak Türkiye'ye dönmedi. Dönmemesinin birkaç nedeni vardı: 'Kaset olayı' üzerine Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel harekete geçti ve bir yıllık bir hazırlık sürecinden sonra 2000 yılının Ağustos ayında dava açtı. Gülen'in "Laik devlet yapısını değiştirerek, yerine bir din devleti kurma amacıyla yasadışı örgüt kurmaktan" Terörle Mücadele Yasası'na göre 10 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyordu. 'GÖNÜLLÜ' SÜRGÜN Dava uzun sürdü. Mart 2003'te şöyle neticelendi: "Ankara 2 numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi, Fethullah Gülen Davasının kesin hükme bağlanmasını 4616 sayılı Şartla Salıverme ve Dava ve Cezaların Ertelenmesi Yasası kapsamında 5 yıl süreyle erteledi. Gülen hakkında mahkumiyet yada beraat kararı vermeyerek davayı sonuçlandırmayan mahkeme, Gülen'in 5 yıl içinde aynı cins veya daha ağır hapis cezası gerektiren bir suç işlemesi halinde bu davaya devam edilmesine karar verdi." (Not: Tabii avukatları bu karardan hiç memnun olmadılar çünkü Hocaefendi'nin beraat edeceğine emindiler. Benzeri bir "Damoklas'in Kılıcı" solcu aydınların da kafasının üstünde sallanıyor.Devleti kızdıracak bir laf ederlerse yargılamalar tekrar başlayacak.) Yani yasal açıdan Gülen'in dönmemesi için bir engel yok. Ancak... Gelmemesinin bir başka nedeni elbette Türkiye'nin kendine has ortamı. Ordu başta olmak üzere devletin çeşitli kademelerindeki 'rahatsızlık' devam ediyor. Ayrıca 2002'nin Kasım ayından iktidara gelen AK Parti önce 'İslamcı' suçlamasıyla karşılaştı. Zamanla hava değişti. Bugün hükümet büyük bir desteğe sahip. Ekonomi, AB, Kıbrıs gibi sorunlarla uğraşıyor. Böyle bir dönemde Gülen'in dönmesi, niyeti böyle olmasa da, 'gövde gösterisi yapıyor' yorumlarına yol açabilir. Başbakan Erdoğan'dan rol çalabilir. Gündemi değiştirebilir. Mesela havaalanında yüz binlerce kişinin onu karşılaması Türkiye'deki 'malum duyarlılıkları' harekete geçirebilir. Sonuçta dondurulan dava tekrar açılabilir.
'AH BİR GERİ DÖNSE!' Peki Hocaefendi'nin ABD'den dönmesini en çok kim istiyor dersiniz? Bence bunu en çok arzulayan AKP ve Gülen karşıtı köşe yazarları! Böylece iki kesimi de birbirinin üzerinden yerden yere vurabilecek, hatta birbirlerine karşı kullanabilecekler. Bunda da tuhaf bir durum yok; siyaset işte böyle bir şey!
Emre Aköz-Nevzat Atal
|
|
|
|
|
|
|
|
|