| |
Küreselleşmenin global vicdanı...
Deniz tabanındaki ani sarsıntılarla büyük bir su kitlesinin önce yer değiştirmesine, sonra sekiz yüz kilometreye varan bir süratle kıyıya hücum etmesine, kıyıya yaklaştıkça da üst üste binerek tavizsiz bir Azrail'e dönmesine "tsunami" diyoruz. Tsunami, "liman dalgası" anlamına gelen Japonca bir kelime ama anlamını çok aşan ölümlerin nedeni. 1900'den 2001'e kadar gözlenen 796 tsunamiden yüzü büyük can ve mal kayıplarına yol açmış ama hiçbiri son yaşadığımız felaketin boyutlarına ulaşmamış. 26 Aralık'ta meydana gelen felaketteki can kaybının 200 bine varacağı söyleniyor, buna en yaklaşan en büyük ikinci felaket 27 Ağustos 1883'te 36 bin kişinin canına kıyan tsunami olmuş. İnsanlığın, özellikle okyanus kıyılarındakilerin eskilerden tanıyıp bildiği bir doğal felaket tsunami.. Zaten bu yüzden de "tsunami alarm sistemi" kurulmuş.
"Tsunami Alarm Sistemi" suyun basıncını ölçen, tsunami meydana geldiğinde bunu ses dalgaları ile şamandıraya, şamandıradan da önce uyduya, oradan da ilgili tüm tsunami istasyonlarına bildiren bir sistem. Tsunamiden çok canı yanmış olan insanlık bunun çaresini üretmiş ve önlemini almış. Felaketin çaresi bulunmuş ama uygulaması herkesi kapsar hale getirilmemiş.
Hint Okyanusu'nda kıyısı bulunan ülkeler dalgalardan binlerce ceset toplarken, aynı bölgedeki ABD Üssü Diego Garcia'ya bir şey olmaması nasıl açıklanabilir? Pasifik Bölgesi'ndeki "Uyarı Merkezi" ardı ardına açıklamalar yapıyor, kimi alınan erken uyarıyı iletebileceği bir adres olmadığından, kimi de bölgedeki yoksul ülkelerin bu sisteme para harcamak istemediğinden dem vuruyor. Ancak bunlar çok da inandırıcı değil, gelmekte olan büyük felaket ne yapıp edip duyurulabilirdi... Televizyonlar ne güne duruyor?
ABD'nin felaket öncesi ve sonrası tavrı büyük tepkiler doğurmakta.. Tsunami'nin "küresel ısınmanın" bir sonucu olduğu biliniyor. Ozon yırtığı bu cinayeti kışkırtıyor. ABD ise bunu engelleyecek olan antlaşmaları imzalamıyor. Çünkü bu gazları atmosfere en fazla salan ülke ABD. Ayrıca Amerika'nın felaket sonrası hareket tarzı da şaşırtıcı, diğer ülkeleri uyarmadığı gibi yardım konusunda da çok ağırdan alan bir tutum sergiledi. Tepkiler büyümese 30 milyon dolarla işi geçiştirecekti. Felaketin boyutları ve tepkiler karşısında dünya harekete geçmeye hamle etti. BM devreye girdi, yardım örgütlenmeye başladı. Sadece BM Genel Sekreteri Kofi Annan değil, tepkilerin yoğunlaşması üzerine ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell da bölgeye hareket ediyor... Dünya ağır uyanan bir dev gibi.
Doğanın korkunç öfkesine rağmen onca insan ölmeyebilirdi. Bölgedeki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını "cep telefon sinyalleri" ile izleyebildiğimiz bir küreselleşme aşamasında açıklanması kolay olmayan bir durum var ortada. Küreselleşme teknolojik olarak kendi altyapısını oluşturdu ama kendi "küresel birey"ini ve "küresel bilincini" henüz yaratamadı. Hala insanlar önce kendi çevrelerine, ardından sınırları içindeki gelişmelere, ardından da zaman zaman küresel olaylara duyarlılar. Küreselleşme henüz "küreselleşen bir duyarlılığı" istenen ölçüde pekiştirmedi.
Küreselleşme, bütün dünyayı kendi ilgi ve duyarlılık alanı olarak gören "küresel bireye" ve onun "global vicdanına" ihtiyaç duyuyor. Üç kuruşluk bir "tsunami erken uyarı sistemi" yoksul ülkelerin bölgesine kurulmadıysa, ABD üssüne bir şey olmuyor da yanı başında iki yüz bin kişi ölüyorsa, bunda bir vicdansızlık var. O, "küreselleşmenin global vicdanının" eksikliği.. Başta Amerika, herkes "global vicdanını" gözden geçirip, bir dünya bireyi olma sürecini yerine getirme aşamasında.. 200 bin insanımızı alan tsunami felaketi, "küreselleşmiş bireyi" ve "global vicdanı" yaratabilecek mi acaba? Bütün dünyayı vatanımız, bütün insanları da vatandaşımız olarak görebilecek miyiz? Eğer bu yolda bir nebzelik bir gelişmeye neden olabilirse, bu trajedinin tek tesellisi vicdanlarda yaratacağı bu kıpırtı olacak.
|