|
|
'Romantik hırsız'ın kitabı yazıldı
Banka soyarken kadın çalışanlara gül verip özür dileyen Attila Ambrus, Macaristan'da halk kahramanı gibi. Şimdi de Amerikalı bir gazeteci, kitabıyla onu dünyaya tanıtıyor.
Macaristan'da neredeyse 21. yüzyıl kahramanı haline gelen banka soyguncusu Attila Ambrus, bu kez de hakkında yazılan kitapla gündemde. Henüz 21 yaşındayken, Çavuşesku iktidarından kaçarak Macaristana giden 15 bin kişiden biriydi... Budapeşte'de hayatını kazanmak için birçok iş yaptı. Hatta hokey takımında bile oynadı... Ancak ünlü olmasına sebep, sporda kazandığı başarılar olmadı. Hayatının, bundan sonrası çok hızlı geçti...
1993'te ardı ardına meydana gelen banka soygunları, Macar polisinin kabusu oldu. Bunun bir çete işi olduğu üzerinde duruldu. 29 bankadan, 800 bin dolara yakın para çalan Ambrus, halk tarafından "Centilmen hırsız" diye anıldı. Çünkü hiçbir soygununda kimsenin burnunu bile kanatmadı, hatta bazen elinde gülle gittiği bankalardaki çalışanlardan özür diledi. Bazıları çaldığı paraları yoksullara dağıttığına bile inanıyordu. Her soygundan önce bir bardak viski içtiği için lakabı Viskici" kaldı. Daha sonra Attila Ambrus adını hatırlayan olmadı. Yakalandığında kimsenin kaçmayı başaramadığı Gyorskocsi Cezaevi'ne kondu. Ama bir sabah yatağında yoktu. Yine cezaevine girmesi ise bir arkadaşının ihbarıyla oldu ve 17 yıl hapse mahkum edildi. Macaristan'ın halk kahramanı Viskici, Amerikalı gazeteci Julian Rubinstein'ın yazdığı The Ballad of Whiskey Robber-Viskici Hırsızın Baladı" kitabıyla, diğer ülkelerde de sempati kazanmaya başladı. Rubinstein, Ambrus ve banka soygunları hakkındaki ilk haberi, 1999'da Sport Illustrated dergisinde görmüş: "Haberde cezaevinden kaçtığı anlatılıyordu. Biri hokeyci, diğeri de banka hırsızı iki yaşamı sürdüren bu adam, uluslararası insan avının odak noktasındaki bir halk kahramanı haline gelmişti. Konu çok ilgimi çekti. Komünizm sonrası yaşananlar, rüşvet söylentileri, modern zaman gansterleri ve inanılmaz polis karakterleri...
Bir tanesi, para kazanmak için polisliğin dışında bale öğretmenliği yapıyordu." Kitabı yazmak için hemen Budapeşte'ye gittiğini ancak birçok sorunla karşılaştığını anlatan Rubinstein, en sonunda Ambrus ile görüşmeyi başarmış. Röportajlar günlerce sürmüş. "Attila'yı sevdim, hatta saygı duydum"diyen yazar, şöyle devam ediyor: "Önemli olan nokta şu, ben onu kahraman ya da kötü adam gibi göstermek istemedim. Sadece hikayeyi anlattım. Hikayeyi kahramanın bakış açısıyla görmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu onun dünyayı nasıl algıladığını görmeni sağlıyor." İnsanlar, modern zamanların Robin Hood'unu mu arıyor? Peki, bir hırsıza gösterilen bu sempati nereden kaynaklanıyor? "İnsanların Robin Hood konusundaki düşüncelerini bilmiyorum. Sanırım bu tür karakterler her zaman sempatik ve romantik karşılanıyor. Evet, ülkedeki yolsuzluklar, suç, politik entrikalar ve sosyal koşullar, onun bir halk kahramanı gibi görülmesinin en büyük nedenleri. Birçok insan için sisteme karşıtlığın ifadesi oldu." Kitabı eylül ayında okuyucuyla buluşan Rubinstein, bu konudaki düşüncesini "Hiçbir zaman yorgunluk duymadım. Böyle bir hikayeyi anlatabildiğim için kendimi çok şanslı hissetiyorum" diye özetliyor.
Halime Sürek Kahveci
|