Kıyametin İlk Ateşleri
Avrupa Birliği kriterleri bir bir yerine getirildikçe Fransa kamuoyunda kıyametin ilk ateşleri görünür gibi oldu, "Eyvah Türkler geliyor" denildi.
Yıllar yılı Avrupa'da "Ankara'nın avukatı" diye anılan Chirac, bir seferinde bu savunmaları yüzünden, eski Yunan Dışişleri Bakanı Pangalos'un "Chirac Avrupa'da Türkiye güzeli seçildi" laflarına maruz kalmıştı. Türkiye de bu destekten emindi. Hatta bu yüzden Ankara, bir dönem ihaleleri hep başka memleketlere verince, fazladan Ecevit de "Fransız uçakları kötü" deyince Chirac'ın sinirlendiği ve "Asansörü Türkiye'ye gönderiyorum, ama onlar geri yollamıyorlar" diye sitem ettigi bilinir. Ankara'nın Brüksel'le ilişkisini de Fransız diplomasisi hep ayni dille ifade ederdi: "Türkler Avrupa'ya demir atmıştır" yahut "Türkiye'nin Avrupalı olma ehliyeti vardır. Tabii Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirmek şartıyla."
Yakın zamana kadar iki tarafın halkı da, aynı tezden hareketle biri "duyuran" diğeri "işiten" olarak bu pozisyondan memnundu. Türkiye'de; "bilenler" Kopenhag Kriterleri'nin yerine getirilmeyecegine, "halk" Avrupa'nın nasılsa Türkiye'yi almayacağına inanıyordu, Fransızlar'ın da, "bilenleri" Ankara'nın nasılsa demokratikleşemeyeceğine, "diğerleri" de Türkiye'nin Avrupalı olmadığına. Sadece Helsinki Zirvesi sırasında "bilenler" biraz tepki gösterdi Fransa'da ve bu tepki Kopenhag Zirvesi'nden sonra da devam etti. Ankara'nın koalisyon hükümeti sırasında başlattığı uyum çalışmaları Fransız medyasında kenarından köşesinden tutulup, takdir edildi ama çok önemsenmedi. AKP iktidar olduğunda Fransa biraz mesafe aldı. Amerikalılar'ın tersine gördükleriyle değil hafızalarındaki bilgilerle bakmayı seven Fransız diplomasisi için AKP'nin bütün bu değişikliklere devam etmesi pek mümkün görünmüyordu. Hatta Chirac için de! İnsanların rütbelerine bakmaksızın gerekli gördüğü herkesi Elysee Sarayı'nda ağırlayan Chirac için, Erdoğan genel başkan sıfatıyla Avrupa turuna çıktığında, tıpkı Türkiye'de kimilerinin iddia ettiği gibi, biraz "hiçbir sıfatı olmayan adam"dı.
Paris bir mesajla ziyaretin bir Türk bakanının refakatinde yapılmasını istemişti ama karşılamadaki bu tereddütün ardından Chirac konuğunu devlet başkanlarına uygulanan protokolle uğurladı. Ancak Türkiye'de, kriterler bir bir yerine getirildikçe, ülke kamuoyunda da kıyametin ilk ateşleri görünür oldu. Fransa'da bileni bilmeyeni Türkiye konuşmaya geçti. Avrupa parlamentosu seçimleri sağdan sola bütün Fransız siyaseti için "Eyvah Türkler geliyor" propagandasına dönüştü. Yirmibeşler içinde Müslüman nüfusu en kalabalık ülke Fransa'da, tartışma büyüdü ve bir kavgaya dönüştü. Şu sıralar bu ülkede, hangi konuda muhalefet etmek istiyorsanız isteyin, bunu Türkiye üzerinden yapabilirsiniz. Zira ekonomik durumu pek iç açıcı olmayan, nüfusu bu gidişle yüz milyonu bulacak, göç verecek, dini, imanı, kültürü farklı, bir millet gelecek olan. Hükümeti oluşturan parti milletvekilleri de dahil neredeyse bütün siyasi partilerin mensupları, meclis görüşmesi istiyor. Yarı başkanlık sistemi gereği Avrupa'nın en yetkili Cumhurbaşkanı Chirac, dış politikada tek yetkili kişi olarak Türkiye'nin üyeliği söz konusu olduğunda referanduma gidileceğini açıkladı. Bu beyan Fransa'daki muhalefeti yatıştırmadı ama komisyon raporuna da bakılırsa vaziyet tıpkı Le Monde'un karikatüründeki gibi: "Beyfendi size 15 yıl sonrasına bir rezervasyon yaptık, yeriniz hazır. Ama siz 48 saat evvel arayıp, bir daha teyid ettirin lütfen!"
Belkıs Kılıçkaya
|