İki gelinin heyecanı
Vahşi orkide küçük kızımız Turna ile Osman'ın nikah tarihi, Sönmez'le benim 10. evlilik yıldönümümüze rastladı. Bu güzel ve mutlu tesadüf bende nikah tazelediğimiz etkisi yarattı
Sizlerle buluştuğumdan dolayı benim için daha da güzelleşen bir cumartesi sabahından merhaba... Şimdi sizi, benim yaşamımda önemli bir zaman dilimi olan üç ay öncesine, geçtiğimiz mayıs ayına götürmek istiyorum. Bizim vahşi orkide küçük kızımız Turna ile nişanlısı Osman Amerika'da yaşıyordu. (Artık İsviçre'deler.) Ama İsviçre'ye gitmeden önce "Orada hayatımızı kolaylaştırmak için resmi işlemleri yapalım ve evlenelim" (çünkü oraya evli gitmemizin yaşamımızı kolaylaştırmak adına sayısız faydası var) dediler. Ve ufak bir kutlama yapmaya karar verdik. Houston Başkonsolosluğu'ndaki işlemlerin tamamlanması ve nikah tarihinin alınması mutlu bir rastlantıya denk düştü. Çünkü nikah tarihi olarak belirlenen 15 Mayıs, Sönmez ile benim de evlilik tarihimizdi ve üstelik bu yıl onuncu senemizi kutluyorduk.
NEHİR KENARINDA NİKAH Şehrin dışında orman içindeki bir nehir kenarında "Rainbow Lounge" diye şirin bir restoranda yer ayırttık. Bahçede bulunan bembeyaz bir çardakta nikah kıyıldı. Oradaki dostlarımız bize eşlik ettiler. Estetik cerrah Eser Yüksel ve eşi Mehtap, Dicle Kayek'ten Ayşe ve annesi, konsolosluktan Murat Özçelik, eşi ve kızı, yine konsolosluktan Semra Hanım ve eşi Erhan Üsküp... Sönmez Paris üzerinden gelirken onuncu yıl hediyesi olarak tekrar bir alyans almış, bu yüzden ben nikah tazeliyormuşuz gibi heyecanla keyifle dolanıyordum. Birkaç gün önce Wall Mart'tan on dolara beyaz, önünde danteli olan bir şapka almıştım. Eşofmanın üstünde denediğimde "çok rüküş" diyenler kokteyl anında siyah jarse bir takımın üstüne beyaz bir ceket giyip şapkamı da takınca bu kez ıslık çalarak karşıladılar beni... Aslında bunun da bir evveliyatı var. İlk kemoterapiden sonra saçımı tararken fırça saç içinde kalıyordu. Bunun böyle olacağını biliyordum. Bembeyaz renksiz yüzüm, seyrekleşen saçlarım, olmayan kirpiklerim ve kaşlarımla pek çirkin görünüyordum. Ama kadınca bir refleksle tören gününe kadar damdazlak kalmamak için saçımı taramadım. Çünkü artık diplerinden kopmuşlar havada duruyorlardı. Ne yapıp edip şapkamın altından görünecek kadar da olsa bir kısmını tutabildim. O gün saçlıydım yani...
SAÇLARIM TIRAŞLANDI Ertesi gün Sönmez'in önüne oturdum. O da eline pilli kırpma saç makinesini alıp saçımı tıraşladı. Hazin bir manzaraydı. Yerde o tutmaya çalıştığım saçlar, Sönmez'in elinde makine, ortada keltoş Filiz... Acıklı bir film karesini dondurup hemen bir gün önceki güzelliği anımsayıp hüznü sevince dönüştürdük. Çünkü o gün vahşi orkidem Turna'nın sevgili Osman ile evlenmesine tanık olmuş, Sönmez'in alyansı parmağıma geçirdiği an çok heyecanlanmıştım, yeni gelinler olarak unutulmaz güzellikte minicik bir tören yaşamıştık... Tanrıdan iyi olmayı ve böyle önemli günler görebilmeyi diledim. Galiba Sönmez de aynı şeyleri diliyordu ki kızımızı evlendirirken hem mutlu hem buğulu olan gözleri artık bana bakarken iyice dolu doluydu. Şampanya kadehini kaldırırken en güzel sevgi sözcükleri yürekten yüreğe geçiyordu. Sevgi ve sağlıcakla kalın...
|