|
Sabiha Gökçen'in hasreti bitiyor
|
|
Dört yıldır uçuş sayısının artmasını bekleyen Sabiha Gökçen Havaalanı'nın 530 personeli yeni alınan kararla buraya yönlendirilen charter, hac ve yeni iç hat uçuşları için gün sayıyor.
Atatürk Havalimanı'nda son günlerde müthiş bir yoğunluk yaşanıyor. Yolcular, 50 dakikalık Ankara yolculuğu için iki saat kuyrukta beklemek zorunda kalıyor. Özellikle sabah saatlerinde THY'nin yanı sıra özel hava yollarının art arda uçuşları nedeniyle İç Hatlar Terminali'nde metrelerce kuyruk oluşuyor. Atatürk Havalimanı'nda kuyruk manzaralarına alışılırken, İstanbul'un Anadolu yakasında 2001 yılında açılan Sabiha Gökçen Havaalanı'nda adeta ölü sessizliği yaşanıyor. 700 milyon dolara malolan, 530 personelin görev yaptığı Kurtköy'deki havaalanına günde en fazla 10 uçak inip kalkıyor. İç hatlar terminali hiç kullanılmadığı için kapalı olan havaalanı, dış hatlarda da sadece Rusya ve Rus cumhuriyetlerinden birkaç şirkete hizmet veriyor. Şu anda kapasitesinin ancak yüzde 5'ini kullanan havaalanının personeli, Atatürk Havalimanı'nındaki meslektaşlarının aksine, iş yapmamaktan yakınıyor. Bütün personel ve terminal içindeki özel işletmeler saatlerce, "Bir uçak inse veya kalksa da biraz iş yapsak" diye bekliyor. Yöneticiler de "Atatürk Havalimanı'nda insanlar saatlerce kuyrukta beklerken bizim burada boş boş oturmamız çok zorumuza gidiyor" diyerek ve sabırsızlıkla terminallerin dolacağı günleri bekliyor.
PROTOKOL UMUTLANDIRDI Bu arada geçen ay imzalanan bir protokol Sabiha Gökçen Havaalanı çalışanlarınğ bir parça rahatlattı. Protokol, dört yıldır atıl durumda bulunan havaalanı için bir umut oldu. Sabiha Gökçen Havaalanı'nın bağlı bulunduğu (Havaalanının yüzde 95 hissesi Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı Milli Sanayi Müsteşarlığı'na ait) Milli Savunma Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı arasında 15 Temmuz'da imzalanan protokole göre, charter uçakları, tarifesiz kargo, hac ve yeni iç hat uçuşları, buraya yönlendirilecek. Hava trafiğinin artırılmasına yönelik protokolün imzası sırasında Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Sabiha Gökçen Havaalanı'nın, tamamen öz kaynaklarla yapıldığını, ancak istenilen yoğunlukta kullanılamadığını ve işletme giderlerini karşılayamadığını belirtti. Yıldırım, projenin ikinci adımının çapraz uçuşlar olduğunu ve bunların da çok yakında başlayacağını bildirerek, "Sadece Ankara, İstanbul'dan değil, Antalya ile diğer turistik, tarihi yörelerimize çapraz uçuşlar, ayrıca komşu ülkelere, komşu illerden uçuşlar da başlayacak" müjdesini verdi. Protokolün imzalanmasından birkaç hafta sonra Sabiha Gökçen Havaalanı'na gittik. TEM Otoyolu'nu havaalanına bağlayan yola girdiğimizde nasıl bir manzarayla karşılaşacağımızı anladık. Çünkü yolda bizim dışımızda hiçbir araç yoktu. Güvenlik kapısından içeri girdiğimizde da manzara değişmedi. Ortada hareket halinde hiçbir şey bulunmuyordu. Ne herhangi bir araç ne de yürüyen insanlar... Aracımızı çok rahat bir şekilde (Çünkü otopark da bomboştu) park ettikten sonra terminal kapısına yöneldik. Güvenlik görevlileri bizi güleryüzle ve büyük bir ilgiyle karşıladı. Kendimizi VIP kapısından geçiyormuş gibi hissettik. Güvenlik görevlisinden temizlik personeline kadar tüm çalışanlar yolcuya o kadar hasret ki, gelen herkese çok iyi davranıyorlar. İçeride ilk gözümüze çarpan, kontuarların önünündeki sessizlik oldu. Kalkacak uçak olmadığı için kontuarda işlem yaptıran yok. Sonra gözümüz kafeteryaya ilişiyor. Oturan bir kişi bile yok ama kafetarya her an tam kapasite hizmet vermeye hazır bir şekilde düzenlenmiş, personelleri de öyle. Bir üst katta yer alan Wing Cafe'ye geçiyoruz. Orası da aynı şekilde bomboş ama personel birazdan dolacakmış gibi bekliyor. Havaalanın işletmecisi HEAŞ'ın Başın ve Hakla İlişkiler Müşaviri Lerzan Özder, bize tesisi gezdirmek istiyor. Aprona girip önce pisti, sonra itfaiye birimini, kargo bölümünü ve diğer yerleri geziyoruz. Her yerde personel her an iş yapmaya hazır bekliyor. Ama ortada ne bir uçak, ne yolcu ne de iş var. Sohbet ettiğimiz personelin hepsi aynı dertten mustarip; "İş olsa da çalışsak, artık yeter" diyor.
|