|
|
|
|
|
|
Ajanslara güvenilmiyor
Biz kadınların ilişki problemi, evlilik problemleri, iş güç, çocuk kadar konuştuğu ve hep uğraştığı bir problem de evde çalışan yardımcı konusudur. Yaşadığımız metropol büyüdükçe, insanlar birbirine yabancılaştıkça bu problem daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı. Çünkü büyüdükçe karışan bu şehirde evinize aldığınız insanı tanımanız ve eskiden olduğu gibi bir tanıdık vasıtasıyla bulmanız neredeyse imkansız hale geldi. Her neyse ben bu problemi pek anlayamazdım. Çünkü oğlum bir yaşındayken evimize gelen Jenny, oğlum 9 yaşına gelene kadar yani tam sekiz sene bizimle yaşadı. Jenny Filipinler'den geliyordu ve bence kesin Filipin prensesi falandı. Şaka bir yana, inanılmaz efendi ve düzgün bir kız olduğu, uzun yıllar bizimle yaşadığı için Jenny artık ailemizin üçüncü ferdi gibiydi. Öyle ki kocayı evden gönderdim, Jenny'i gönderemedim. Tabii bizim kız sekiz sene sonra "Ben de artık evleneyim. İyi hoş da benim de bir ailem olsun" falan deyince biz sudan çıkmış balığa döndük. Jenny'nin gidişiyle otomatik olarak yıllardır insanların bahsettiği, benim de bir türlü anlayamadığım kadın problemini ben de yaşamaya hatta zevzek bulduğum o "yardımcı bulma" muhabbetlerini yapmaya başladım. Her neyse, evimde bir yıl bir Faslı çalışıp gitti.
MONALISA'NIN ETTİĞİ Yeni kadın ararken gazete ilanıyla bir ajans buldum. Ajansın ismi Monalisa. Yeri de Beşiktaş'taymış. Telefonla randevulaştık ve iş yerime geldiler. Her neyse evime bir Türk kız getirdiler. Kız 3 gün çalıştıktan sonra "Üniversiteyi kazandım, gitmem lazım" deyip gitti. Ben de ajansı arayıp elimizde bir kontrat olduğunu, bu kontrat karşılığında kendilerine bir maaş kadar komisyon ödediğimi bana ya bir kadın bulmaları ya da paramı geri vermeleri gerektiğini söyledim. Hiç oralı olmadıkları gibi telefonları falan açmamaya başladılar. Ben de elime kontratı alıp ajansa gittim. Ajansta çalışan kız içeride olduğu halde kapıyı açmadı. Derken gelen telefondaki ajans sahibi erkeğin sesi, beni köşelerindeki kafeye çağırıyordu. Gittim daha oturmadan bana kontratı sordu, ben de "Kontrat yanımda. Dolayısıyla bana ya paramı geri verin ya da kadın verin" söylemimi tekrarladım. İsmi Kamil olan bu şahıs, bileğimi burkup kontratı elimden almak istedi. Bütün tırnaklarını bileğime geçirince ben "Bırak" diye bağırdım ve ardından bir tokat yedim. Adam kontratı alıp hatta yırtıp oradan uzaklaştı. Ben telaşla asayiş şube müdürünü aradım ve bana bir ekip arabası gönderdiler. Bu ekiple Beşiktaş Karakolu'na gidip ifade verdim. Oradan adli tıbba gidip bir hafta rapor aldım. Beşiktaş Emniyet Müdürü inanılmaz bir nezaketle benimle ilgilendi. Hatta beni birçok kez cep telefonumdan arayıp sağlığımı sordu. Polis merkezinde gösterilen nezaketi ya da müdür beyin sağduyusu maalesef ki her şeyi halletmiyor. Çünkü bu memlekette bir kadın olarak darp edilseniz de, tacize uğrasanız da, maalesef kanundaki boşluklar ve yetersizlikler kanınızı donduracak biçimde sizi çaresiz bırakıyor. Adam bulunabilirse, en fazla ifade için getiriliyor, ifadesi alınıyor ve mahkemeye sevk ediliyor. En fazla para cezasıyla yırtıyor, siz de tartaklandığınızla kalıyorsunuz. Bütün bunlar yaşanırken bir sürü aydın da oturup "Hala bu memlekette niye mafya var, niye insanlar kendi çözümlerini üretiyor" diye tartışıyor. İşte bundan var; işte devlet senin sorununa çözüm bulamadığı için var. Senin canın yanınca devlet yaranı saramadığı için var. Kıssadan hisse bu tip ajanslara güvenip evinize insan almayın. Gazeteden bulduğunuz, bilmediğiniz yerlerle çalışmayın. Çünkü emanet ettiğiniz şey işiniz falan değil eviniz, en mühimi en değerli varlığınız çocuğunuz.
İlişki Cadısı AYŞE
|
|
|
|
|
|
|
|
|