Turuncu alarm!
Washington'dan Newyork'a doğru yolculuğa çıkmaya hazırlanırken göz attığımız Amerikan gazetelerinde aynı manşet okunuyor: "Newyork'ta terör alarmı!" ABD'nin Yurtiçi Güvenlik Bakanlığı, El Kaide'nin "yeni bir terör dalgası" için "adam"larını Newyork'a yönlendirdiği istihbaratının alındığını açıklıyor. İstihbarat bilgilerinde ayrıntılar da var: Newyork'taki alarmın derecesi turuncu... Yani 11 Eylül'den bu yana en üst düzeyde. Sabahın ilk saatlerinde edindiğimiz bu bilgiler, "Newyork'a yolculuk" kararımızı değiştirmiyor. Elbette, öncelikle "gazetecilik." "Turuncu"yu göreceğiz... İkincisi, Newyork'ta önemli bir randevumuz var... (Ona sonra geleceğiz!..) Dört-beş saatlik karayolu yolculuğundan sonra Newyork'un o harikulade "siluet"i uzakta beliriyor... İki eksiğiyle elbette... Lakin "turuncu" görünmüyor... Şehirde hiçbir olağanüstülük yok... Hatta hiçbir "olağan" güvenlik önlemi yok... Çok çok dikkatli bakmazsanız, polis bile yok! Bu manzaranın açıklanabilir iki nedeni var: Kimilerine göre, İkide bir kamuoyuna duyurulan "terör istihbaratı" doğru değil... Yaklaşan seçimler nedeniyle, Bush yönetimi şansını arttırabilmek için, terör korkusunu "canlı" tutmak istiyor... Bush'a ve Irak politikasına muhalefetin izleri, trafikte ilerleyen arabaların arka camlarına iliştirilmiş "özlü sözler"de de okunabiliyor... En yaratıcılarından biri diyor ki; "daha çok orman, daha az çalı!" Çalının İngilizcesinin "Bush" olduğunu söylemeye gerek varmı? Buna benzer hatta daha da sert ifadelerin yer alabilmesi ise, Amerikan siyasal sisteminin temeli olan "hoşgörü"nün hala korunduğunun işareti... "Turuncu"nun, "elle tutulur gözle görünür" olmamasının asıl nedeni ise; 11 Eylül'den sonra, özellikle "Müslüman toplumu" rencide eden yaklaşımların yanlışlığının ortaya çıkması... Belli kişi ve gruplara "potansiyel suçlu" gözüyle bakarak davranmak yerine; gözle görülmeyen "istihbarat faaliyetleri"nde ağırlık verdiği anlaşılıyor... Sınır kapılarındaki girişlerden; olağan polis deneyimlerine kadar 11 Eylül'ün hemen sonrasındaki "yaklaşım"lar çoktan terkedilmiş. "Paranoya" yok artık... Tişörtlerine "Don't panic, I'm Islamic!"; Türkçesiyle (korkma, sadece Müslümanım!) diye yazanlar... Ya da... Dün bir benzin istasyonunda çalışan Ortadoğulunun, masasındaki demode teypten etrafa yüksek sesle "Kuran" yayını yapması. Bunlar da yeni yaklaşımın işaretleri... Asıl "turuncu" alarma gelince... O da "Herşeye rağmen" Newyork'a yaptığımız yolculukla ilgili. Tatile gittiğimiz yerlerde nedense bizi izleyen (Bu kaçıncı oluyor!) Galatasaray, ABD'deydi ve biz "Giant" stadyumunda onun maçındaydık. Sadece "Avrupa şampiyonu" olmuş büyük takımların davet edildiği turnuvada geçen yılın şampiyonu Porto'yla oynadı... Hagi, dün oynattığı futbolla, ligin öteki takımlarına Newyork'tan "turuncu alarm" gönderdi... Bir başka turuncu alarm da G.S. yönetimine... Bu futbol devam ederse; seyirci kapasitesi, "kasaba stadyumu" boyutlarına indirgenen Ali Sami Yen'e harcanan "boya"lar boşa gider, haberleri olsun. Newyork'ta bile onbini aşkın seyirci bulan Galatasaray'ın Türkiye'deki "potansiyel"i "18 bin" midir? Bu mudur yani? Söyleyelim: Daha ilk maçtan sonra Galatasaray olimpiyatın yolunu tutar... Turuncu Alarm'a hazır olun!..
|