Renksizliğin renkleri!..
Özer Öztep adını pek çok kişi ilk kez geçen hafta duydu belli ki!.. Bu dünyadan göçüp gidince... Yaşarken de öyle "kalabalıklar"ın farkında olduğu biri değildi zaten... Farkına varılmasını da beklemedi hiçbir zaman... Evrende kendi kaderine düşen boşluğu doldurdu... Ve gitti!.. Bir de kendi rengini boyadı "büyük tablo"da. O rengi de yakınındakiler görebildi yalnızca... Bir süre, kısa bir süre "renginin şahidi" olanlardan biriydim ben de... Hani herkes yazdı ya... Demokrat Parti döneminde girdiği spikerlik sınavından çıkınca: "Ha-ha-ha-Halk Partiliyiz diye almadılar!" dediğini... Kekemeydi evet... Lakin gazeteciliğini kekemeliğinin önüne çıkarmayı başarmıştı işte... Hatta.. Kekemeliğini avantaja dönüştürmüştü... (Bugün olsa, sunuculuk bile yapabilirdi "reyting" getirsin diye... Getirirdi de... Demokrat Parti de yoktu nasıl olsa...) Ben tanıdığımda TRT'de "kurum içi sürgün" bölümünün başındaydı. O yıllarda (1970'lerin sonu) TRT yayınları bütün Türkiye'ye ulaşamıyordu antenlerle... O akşamki yayının filmleri kopya ediliyor; ertesi sabah otobüs, uçak; artık ne bulunursa, altı-yedi ile kargoyla gönderiliyordu. Pek çok bölge haberleri bu şekilde bir gün sonra izleyebiliyordu. Bu işin adı "Transkripsiyon"du... İşte bölümün başında da Özer ağabey vardı. 12 Eylül öncesi günlerde, yolumuz "şehir içi bir sürgün"le kesişti Özer Öztep'le Transkripsiyon'da. İşimizi ciddiye almıştık orada da... "Paket" yayınlardaki "paketler"in içeriğini renklendirmeye çalışmıştık. Gayretimiz, dahası onun "iş"ini "sürgün-mürgün" demeden benimsememiz hoşuna gitmişti. Gün geldi, bizim "sürgün"ümüzün vadesi doldu. Biz "asli" işimize dönebileceğimiz için sevinçli, lakin Özer ağabeyi yalnız bırakacağımız için üzgündük. Ayrılmamıza yakın kulağımıza eğildi: "Bak" dedi, "yukarıyla aram iyidir. Burada kalman için torpil yapabilirim!" İlahi Özer ağabey!.. Kızaktaki bir görev için "torpil" yapmayı öneren ilk "amir" sen oldun herhalde... Müthiş bir "ironi"ydi elbette... Sen bizi güldürdün, tebessüm ettirdin hep... Allah da öte cihanda güldürsün seni e mi?
*** Özer Öztep siyah-beyaz TRT'nin renklerindendi. O yıllarda TRT'yi izleyenler, "Siyah-Beyaz" görüntülere mahkum kalırken; biz TRT'de "rengarenk" bir dünyanın içinde yaşardık onların sayesinde... Spor haberlerinin kurucusu "bendeniz Kemal Deniz!" Kemal Abi... Türkiye'de yurt haberleri anlayışının öncüsü Basri Balcı... Basri Abi... O "büyük" ağırlığıyla, oturduğu yerden, dünya spor tarihinin ansiklopedisi gibi çalışan Arman Talay... Arman Abi... Türkiye'nin ilk genelkurmay muhabiri papyon Tevfik. (Tevfik Fikret Dinçer).. Tevfik Abi.. Tam sekiz dili sular-seller gibi konuşarak TRT'yi dünyayla buluşturan, yetmişlerinde bile "Janti" delikanlı gibi duran "diplomasız diplomat" Polonezköy'lü Edvin Rizi... Edvin bey illa ki!.. Ve... Onlardan çok çok genç olmasına rağmen, 1970'lerin televizyon ve spor haberciliğine damgasını vuran acar muhabir Barbaros Aykol... Barbi... (Ahh, ne vardı arabayı o kadar hızlı kullanacak be Barbaros; sen tam da özel ve özgür televizyonlar çağının adamıydın oysa!..)
*** Allah hepinize rahmet eylesin, toprağınız bol olsun... Işıklar ve renkler içinde kalın orada da...
|