Hayat ve Hayad
Bazı insanlar yaşadıkları acıların içinden deneyim ve mücadele azmi çıkartır. Bir mum yakar, ışığını yaymaya vakfeder hayatını. Leyla Ezgi de onlardan. Temel insan haklarının hayat ve ölümle içiçe bir uzantısı olan "hasta hakkı" kavramını elbette o icat etmedi. Demokratik, insani, hayati hak mücadelelerinin onca yılda getirdiği küresel farkındalık üstüne, Türkiye'de bu kavramın ve hakkın yerleşebilmesi için fenerlerden biri oldu. Bugün, iyi kötü bir "hasta hakları" anlayışına ulaşılmışsa, bunun "hayat"a geçmesi için onun "Hayad" felsefesinin ve azminin paylaşılmasına ihtiyaç var.
*** O dönem Milliyet'teydim. Leyla Ezgi, yaşadığı onca hastalık-hastane-kayıp acısını ve mücadele azmini taşımış, açıkçası onca "yanlış ameliyat, hatalı tedavi" gibi haberin arasında uyanmamı da sağlamıştı. 42 yaşındaki eşi Cahit Ezgi'yi ölüme götüren yanlış tanı ve ameliyat ile hesaplaşma noktasındaydı. O ameliyatın üstüne sekiz, dokuz ameliyat daha yapılmış, bir süre sonra da eşi ölmüştü. Sadece o değil. Kız kardeşi "MS" hastalığına karşı hatalı iğneler, kalça kemiğine protez derken, tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş, eşi tarafından da terk edilmişti. Diğer kız kardeşi de yanlış bir doğumun sıkıntılarını çekmiş, ardından bir ameliyatta enfeksiyon kapmıştı. Leyla Ezgi, bütün bunların ardından giriştiği hesaplaşmayı sadece kendi kaybının, kendi acılarının "tazminat mücadelesi" olmaya hasretmedi, hapsetmedi. 1997'de "Hasta Yakınları Derneği" Hayad'ı kurdu. Doktorların, hukukçuların, bu konuda akıl ve yürek yoranların katılımıyla ilk örnek oldu. Eşinin ölümü konusundaki hukuk mücadelesini de kazandı. En azından kısmen. Davalılardan bir profesör sekizde iki kusurlu bulundu, tazminata mahkum oldu. Elbette hiçbir tazminat, ameliyat girdabında yitirilen 42 yaşındaki eşi geri getiremezdi ama, bir teselliyse, bir kadının hasta hakları için mücadelede önderliğini getirmişti işte. Ne gariptir ki, "hasta hakları"nı "doktor ve sağlık çalışanlarının hakları"yla da kardeş kılabilen Leyla Ezgi, şu sırada aynı zamanda sanık. Doktorların, sağlık çalışanlarının hak arama eylemine destek verenlerden birisi olarak, çok sayıda hapis cezası isteminin arasında o da mahkemelik.
*** İşte o mücadelelerin hak hedefleri, bugün en azından hastane panolarında ve hastane kurullarında, fazla resmi de olsa, ciddiye alınma aşamasına geldi. Ama mesele sadece yanlış teşhis ve tedavi değil. "Hasta hakkı", yaşama, sağlıklı ve insanca yaşama hakkının bir parçası ise, mesele gidebildiğiniz bir hastanede ya da doktorda gördüğünüz muamele ve tedaviden ibaret değil. Sağlık Bakanı'nın bile "müjde" verirken, "Artık hastalar memnun edilecek müşteri olarak kabul edilecek" diyebildiği ciddi bir sorun var. "Müşteri" paraya, imkana, erişime dair bir sıfat. Oysa, hasta bir insan. "Doğru teşhis, iyi tedavi, ayrıma uğramama" hakkına, daha hasta olmadan, parasını konuşmadan, düdüğü çalması beklenmeden sahip bulunması gereken bir insan. Esas soru şu: Herkesin bu hakkı var mı? Herkesin hasta olabilme hakkı var mı!
|