Bak şu konuşana!
Dün Milliyet'te Aydın Doğan'la yapılmış bir mülakat yayınlandı. Medya gücünü sonuna kadar kullanmaktan kaçınmayan bir patronun kalkıp medyanın ticari amaçlarla kullanılmasına yönelik etik dersler vermesi komik kaçıyor.
Türkiye'de şu anda basınla ilgili uluslararası bir toplantı süregeldiği için basını tartışmak zorunlu. Türkiye Gazete Sahipleri Birliği'ni "Aydın Doğan ve Ailesi" derneğine çeviren zat yüzünden WAN'a katılmadığımızı yazmıştım. Benim yazımla birlikte dün Milliyet'te Aydın Doğan'la yapılmış bir mülakat yayınlandı. Aydın Doğan bu mülakatta bazı çarpıcı konulara değinmiş. Ne bu konular, kısaca alıntı yapayım: "Birçok sanayi grubu medyayı sadece menfaatlerini korumak ve güçlendirmek için kullanıyor. Medyaya asıl uğraşı olarak değil, bir savunma ve taarruz aracı olarak bakıyor. Bizdeki gazete sahipleri, gazeteciliği hep yan iş olarak gördüler. Başka işlerden kazanıp medyayı silah olarak kullanmak istediler." İlk bakışta herkesin evet diyeceği doğrular bunlar, ama yeterli mi, değil. Eksik mi, yüzde yüz. Çarpık mı, baştan aşağıya. Birincisi, Aydın Doğan konuşmasında bazı basın patronlarını sıralıyor. Aklınca kendisini onlarla aynı kefeye koyuyor. Nadir Nadi, Erol ve Haldun Simavi ve Kemal Ilıcak gibi. Onların hepsinin bir tek ortak özelliği var. Tamamı bu mesleği babadan devralmış veya muhabirlikten işe başlamış insanlar. Onlar gazete patronu. Aydın Doğan'da olmayan bütün özelliklere sahip insanlar onlar. İkincisi, Aydın Doğan dışarıdan gelen insanlara karşı çıkarken kendisinin de otomobil bayiliğinden gazete sahibi olduğunu unutuyor. Gazete patronluğu onun sonradan kazandığı bir özellik, asıl mesleği değil yani. Üçüncüsü, Aydın Doğan medya-iş ilişkisini eleştirirken bir pencereden bakıyor. Dışarıdan gelenlere, kendi geçmişini unutup karşı çıkarken, elinde gazeteler olan patronun bu gücünü kullanarak zenginleşmesine, siyasi iktidarla kucak kucağa oturup imparatorluk alanını genişletmesine karşı çıkmıyor. Niye mi? Çünkü o zaman kendisini inkâr etmesi gerekir. Aydın Doğan Milliyet'i satın aldığında Sirkeci'de sıradan bir otomobil bayii idi. Milliyet patronluğu sırasında da normal bir gazete sahibiydi. Hürriyet'i Simavi'den aldıktan sonra bu tablo tamamen değişti. Bu, Türkiye basın tarihinde incelenmesi gereken bir dönemdir. Basın patronluğu kullanılarak büyüme örneği olarak dünya çapında bir olaydır. Bakın Aydın Doğan, Hürriyet'i aldıktan sonra nasıl büyümüş. İşte Doğan'ın Hürriyet'in patronu olduktan sonra edindiği şirketler: - Milta Bodrum Marina - Zigana Elektrik - Çelik Halat - Dışbank - İsedaş, İstanbul Elektrik Dağıtım - Doğan Telekomünikasyon - Doğan Factoring - Ray Sigorta - Alternatifbank (Lisansını çıkarıp 80 milyon dolara sattı) - Petrol Ofisi
Aydın Doğan elbette medya-iş ilişkisinin bu yönüne hiç değinmez, değinemez. Oysa, Dışbank olayı bile kendi başına kitap olacak bir konudur. Aynı şekilde Petrol Ofisi'nin satılışı, Altın Hisse'nin kaldırılışı, borcunu ödeyemez hale düşen İş-Doğan ortaklığının POAŞ'la birleştirilip devletin yılda 60 milyon dolar vergi zararına uğratılması veya vergi borcuyla devlete taksit ödenmesinin sağlanması, basın gücünün sonuna kadar kullanılmasının somut bir örneğidir. Medya gücünü sonuna kadar kullanmaktan kaçınmayan bir patronun sonra kalkıp medyanın ticari amaçlarla kullanılmasına yönelik etik dersler vermesi komik kaçıyor. Aydın Doğan, basında tekel olmak isteyen, rakiplerini yok etmekten kaçınmayan bir gazete sahibidir. SABAH'ı denetim altına aldığında yaptığı ilk işin dağıtımda tekel olmak için Birleşik Basın Dağıtım'ı kapattırmak olduğu, basın tarihine, insanların hafızısına kazınmıştır. Aydın Doğan'ın kendi vaazları onun Türk basın tarihindeki yerini değiştiremez.
|