Washington, Bağdat ve Ankara
Amerika gezim sırasında Demokrat Parti Kongre üyesi Robert Wexler ile sohbet ediyorduk. "Her ölüm acı ve zamansızdır" diye söze başladı Wexler. Sonra Vietnam Savaşı'nda ölenlerin çok genç olduğuna dikkat çekti. Ardından sözü Irak'a getirdi ve bu savaşta ölenler arasında yaşı 30'un üzerinde olanların sayısının yüksekliğine dikkat çekti. Amerika'da artık zorunlu askerlik yok. ABD asker ihtiyacını iki kaynaktan karşılıyor. Birincisi profesyonel sözleşmeli askerler, ikincisi yedekler. Yedekler, bizim düz piyade dediğimiz tip görevleri yapan askerler. Bunlar aslında asker değil. Ordu ile bir sözleşme yapıyorlar ve normal işlerini sürdürüyorlar. Sadece düzenli olarak ve işlerini aksatmayacak şekilde eğitimlere katılıyorlar. Amerikalı biri normal olarak yılda 60 bin dolar alıyorsa, yedek askerliği sayesinde de yılda 12 bin dolar civarında bir ek gelire ulaşıyor. Bunlar genellikle ev-bark sahibi, çoluk çocuğa karışmış kimseler oluyor. Wexler, bunların ölümünün geride bıraktığı büyük yıkıma, eşine ve çocuklarına kalan ev borcunun nasıl ödeneceğine, çocukların eğitiminin nasıl sağlanacağına dikkat çekiyordu ki, yardımcılarından biri söze karıştı. O da bu tablo karşısında Amerikan Ordusu'nun yedek sayısının hızla eriyebileceğinin altını çizdi. Bu girişi Amerika'nın Irak'taki varlığını sürdürmek için müttefiklerinden mutlaka asker gücü sağlamak zorunda olduğuna işaret etmek için yaptım. Amerika, Irak'ta kalmaya kararlıysa ki; istikrarı sağlamadan çekilmesi bu ülkeyi ve bölgeyi Genelkurmay 2'nci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un da dün belirttiği gibi büyük bir kaosa sürükleyebilir, destek bulması şart. Haziran ayında yapılacak NATO zirvesinde bu konu gündeme gelecek ancak Fransa ve Almanya'nın böyle bir operasyona sıcak bakmadığı ortada. Öte yandan, yine Orgeneral Başbuğ'un dün belirttiği gibi, Ankara Kuzey Irak ve sınır içindeki PKK varlığından son derece rahatsız. Bu arada, PKK eylemlerinin son dönemde hissedilir bir şekilde tırmanmaya başlaması dikkat çekici. Buna bir de Amerika ve İngiltere'nin Birleşmiş Milletler'e sunduğu Irak karar tasarısının girişini ekleyin. Bu girişte, "Uluslararası ve bölge ülkelerinin yardımı, Irak'taki komşularının desteği Iraklılar'ın güvenliğinin sağlanması için önemlidir" deniliyor. Bu, Birgün gazetesinin manşetinden belirttiği gibi, Türkiye'yi işaret ediyor. Bu gelişmelere, Süleymaniye olaylarının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri ile Pentagon ilişkilerindeki iyileşmeyi eklersek ortaya çarpıcı bir tablo çıkıyor. Türkiye, Irak'ta laik bir demokrasiyi savunuyor, ülke bütünlüğünün korunmasını olmazsa olmaz görüyor. Bunu sağlamanın tek yolu Amerika ile işbirliğinden geçiyor. Amerika'nın da Türkiye'nin askeri desteğine ihtiyacı var. PKK cephesinde yaşanan gelişmeler, Türkiye'nin hassasiyetleri ve Amerika'nın içinde bulunduğu zor durum göz önüne alındığında sonuç hep aynı kapıya çıkıyor: Amerika'nın Irak'ta asker desteği için Ankara'nın kapısını çalacağına... Bunlar elbette sadece akıl yürütme; ancak olayların gelişimi bu tip bir olasılığı güçlendiriyor. Türkiye, bu tip bir gelişmeden şiddetle uzak durmalıdır. Irak'ın bugünkü tablosunda Türk askerini Irak'a göndermek açıkçası bir cinayet olur. Böyle bir girişim, uluslararası terörü Türkiye topraklarına davet etmek anlamına gelir. Elbette, Amerika müttefiktir. Ancak bu savaşa başta Ankara'nınki olmak üzere, birçok uyarıyı dinlemeden girmiştir, tarihi dikkate almamıştır ve en önemlisi Irak'ta ne yapacağını bilmeden hareket etmiştir. Bugün ortada bir kaos tablosu vardır. Türkiye, henüz kendi iç dengelerini tam yerine oturtmamışken, Avrupa Birliği ile müzakere masasına oturması konusu belirsizken, böyle bir hareketin içinde yer alması tarihi bir hata olur. Belki de biz fazla kuşkucuyuz ama tarihin bu noktasında fazla kuşkucu olmanın da bir zararı yok herhalde.
|