|
|
Kürşat Bey'in ruh hali...
Yeni Şafak gazetesi yazarlarından ve Kanal 7'deki tartışma programlarından zevkle izlediğim Kürşat Bumin, benim de adımdan söz ederek geçen hafta Yeni Şafak'da bir yazı yazmış. Konu İstanbul'un bir marka olarak pazarlanması ve kültür turizminde hak ettiği yeri alması. Sayın Bumin ben dahil marka meselesine eğilen, Bakan Erkan Mumcu, Başkan Kadir Topbaş, İstanbul markasını dergisinde tartıştıran İGDAŞ, Tanıtma Genel Müdürü Selami Karaibrahimgil, Turizm Yatırımcıları Derneği bir önceki Yönetim Kurulu Başkanı Tavit Köletavitoğlu, iletişim ve marka uzmanı Güven Borça'yı adlarını vererek, pek de ince olduğu iddia edilemeyecek bir mizah anlayışıyla alaya almış. Yazının sonunda diyor ki, "Ben görüşümü önceden açıklamıştım. İstanbul'u ne olur bir 'marka'ya dönüştürmeyin! 'Biz onu bir marka olsun diye sevmedik!" Bumin aslında yazının genelinde bu naif iddia ile kalmıyor, dünya ticaretinin üzerine oturduğu marka tarışmasına da bir anlam veremediğini belirtiyor. İrlanda'sından Malezya'sına kadar bütün ülkeler, Dubai'sinden Şangay'ına kadar bütün metropoller "Nasıl marka oluruz da bacasız sanayi sektöründen pay alırız" diye ciddi savaşlar verirken, marka yönetimi rekabetin temelini oluştururken, Sayın Bumin'in çağın gereklerinin dışına düşüyor olması beni üzmedi. Beni üzen bir TV yayınında ortaya koyduğu görüşünü benimseyip her ortamda tekrarlayacak kadar fikirlerine hürmet ettiğim birinin böyle bir noktada duruyor olmasıydı. Kürşat Bey Kanal 7'deki bir İskele Sancak'da demişti ki: "Bence diye başlayan, bilimsel verilere dayanmayan cümleler bir fikri değil o cümleyi sarfeden kişinin ruh halini ifade eder..." Ne güzel demiş aslında Kürşat Bey, değil mi?
|