Cennet ve cehennem arasında güvenlik
Felsefi açıdan bakıldığında güvenlik bir ayrıcalık değil, temel bir haktır. İster sokakta yürüyen birinin ikide bir arkasına bakmak zorunda kalmadan yürümesi anlamında olsun, isterse uluslararası ilişkiler temelinde olsun, güvenliğin herkesin hakkı olduğu bir dünya, doğru bir sisteme sahip demektir, buna karşılık güvenliğin sadece birilerinin hakkı olduğu ve bu nedenle de ayrıcalığa dönüştüğü bir dünya olabilecek en yanlış gidişat üzerinde ilerliyordur. Güvenlik olmadan diğer değerleri üretmenin imkanı olmaz, buna karşılık da insan hayatını doğru kılan diğer değerler sayesinde güvenliğin bir anlamı vardır. Tek başına bir bireyin de, küresel güç olan bir devletin de haklar düzleminde güvenlik hakkı eşittir. Birey güvende değilse, kimse güvende değildir, küresel bir gücün güvenliği de tek tek bireylerin güvenliğinin sağlanması ile yakından ilgilidir. Yani, güvenlik felsefesi olmadan, güvenlik pratiklerinin bir değeri ve işlevi yoktur.
*** Sokakta yürürken ikide bir arkasına bakma ve sağını solunu kolaçan etme ihtiyacı hisseden biri, isterse ömür boyunca hiçbir güvenlik riskiyle karşılaşmamış olsun, yine de güvenli bir hayat sürmüyor demektir. Çünkü güvenliğin esasında, güvenliğin kırılgan birşey olmaması, sağlam bir çerçeve sunması vardır. Aynı şekilde, bir devlet kendi güvenliğini sağlamak üzere sürekli oraya buraya saldırma ihtiyacı hissediyor, önleyici güvenlik adına yerleşim birimlerini yıkıyor ve hukuki olmayan suikastlere yöneliyorsa, ortada güvenlik adına bir kazanım yoktur. Tam tersine güvenlik zemininden kopuş vardır. Siyasi değerler ve özgürlükler konusunda dünyanın kafasının karıştığı her tarihsel anda, güvenlik algısında ciddi kırılmalar ve zihniyet kaosları meydana gelmiştir. Değerler temelinde işleyen bir dünyadan şu ya da bu gerekçeyle kopulduğu anda, herkesin güvenliği için düzen üretme işlevinden de kopulmuş olur. Tıpkı bir hukuk ve vatandaşlık bilinci olmayan toplumlarda, birtakım bireylerin güvenliklerini sağlamak üzere özel yapılanmalara gitmesinin, başka bireylerin güvenliğini zedelemesi gibi... Tanımlanmış, kodlanmış ve herkes için geçerli kabul edilmiş değerler ekseninde işleyen bir dünya düzeni algısından uzaklaşılmaya başlandığı anda, bir takım odaklar kendi güvenliklerini dünyanın genel güvenliğinden daha özel bir yere koymaya başlarlar, bunun sonucunda da birilerinin güvenlik cenneti kurmak adına tercih ettiği uygulamalar, başkaları açısından güvenlik cehennemi haline gelir. Cennetin ve cehennemin ortasında kalmış bir güvenlik ise, güvenlikten başka her şeye benzer ve hatta güvenliğin risk ya da tehdit altında olmasından çok daha karışık, kontrol edilemez sonuçlar doğurur. Böyle bir dünyada güvenlik felsefesi yok olur, kaba bir güvenlik uygulaması ortaya çıkar ve sonuçta değerlerin simetrik dünyası yıkılarak, çıkarların asimetrik dünyasının tahakkümü başlar... Dünya böyle bir çıkmaz sokağa girme riskiyle karşı karşıya bugün. Savaş ve barış düzlemlerini birbirine karıştıran güvenlik doktrinleri ürüyor. Bunun önüne geçilmesinin, insan soyunun geleceği ile bire bir ilgili olduğunu görmenin zamanıdır. Tek bir bireyin bile güvende olmadığı dünyada, küresel güçlerin bile güvende olmadığını anlamak gerekir...
|