Köstebek derisi...
Küçük... Kazıcı... Kör... Avrasya'da ve Kuzey Amerika'nın ılıman bölgelerinde yaşar... Küçük ve yuvarlak gövdelidir. Başı yassı ve sivridir... Körelmiş bir çift gözü küçücüktür... Kulağı yoktur... Omuzdan yanlara doğru uzayan ön bacakları kısadır ve dışarıya doğru dönmüştür... Ön ayaklarındaki beş parmağının sonunda enli tırnakları vardır... Onlar kazmak için bir çift kürek, yüzmek için bir çift yüzgeçtir. O güçlü bacaklarının ucundaki delici tırnaklarıyla toprağı kazar ve kendine yeraltı patikaları oluşturur. Böcek ve solucan yiyerek beslenir... Köstebekten söz ediyorum...
*** Köstebekler kısa bir yaşam sürerler. Gece gündüz çalışırlar, daha doğrusu yer altındaki tünellerini kazarlar. Kısa zaman aralıklarıyla çalışıp akabinde hemen dinlenirler. Aslında o tünelleri açmalarının amacı solucanları, kurtçukları, neredeyse yer altındaki tüm omurgasızları avlamaktır. Köstebeklerin yer altındaki tünelleri üç metre derinliğe kadar iner. Köstebeklerin ilgilendiğinizde sizi en şaşırtan yanları ise gün boyunca kendi ağırlıklarından daha fazla besin tüketebilmeleridir. Ancak, köstebekler bunlardan ziyade "derileriyle" ünlüdür... Postları kadife gibidir... Yumuşacıktır... Her şekilde eğilip bükülebilir... "Köstebek Derisi..." Köstebek derisine İngilizler "moleskin" diyor... Geçen gün, Cafe de Flore'da biz kendisini beklerken kitapçı ziyaretini epeyce uzatmış olan Ali Bayramoğlu "kendimi affettirmek için sizlere moleskine aldım" diyerek geldi... Üzeri siyah kaplı not defterlerini bizlere uzattı... Defterciklerin ardında "moleskine" ibaresi vardı... Moleskine, Fransızca'da, İngilizce'den biraz daha farklı olarak "pamuk, kadife, deri taklidi bez" anlamına gelmekte... Deftercik İtalya'da üretilmişti. Birinci sayfasında, kaybolması halinde kime gönderileceğinin yazılacağı adres bölümü ile gönderecek olana verilecek ödülün miktarının yazılacağı bir bölüm vardı... Söylentilere göre, bu defterler Ernest Hemingway'in gözdeleriymiş... Yazılarını "moleskine"lere yazarmış... Onlarca küçük defter dola dola onun eserlerini oluşturmuş... Hemingway'in popülaritesi, sonunda bu defterciklerin ticarileşmesine, piyasa içinde yaygınlaşmasına neden olmuş... Ancak Hemingway'in ölümünden sonra unutulup ortalıktan kaybolmuş... Neyse ki yakın bir zamanda bir İtalyan basımevi yeniden bu defterciklere sahip çıkmış ve bunları bastırıp piyasaya sürmüş...
*** Moleskinenin peşine düşünce, Kitaplık Dergisi'nin Mayıs sayısında Kaya Genç'in Moleskine başlıklı bir yazısına rastladım. Burada moleskinelerin eski hallerinin ve başındaki ilk sayfanın resimleri vardı... Van Gogh'un eskizlerini, Celine'in, Mallarme'nin, Breton'un da cümle ve mısralarını moleskinelere kaydettiğini okudum. Aralarında elbette Hemingway de vardı ama bu deftercikleri kullanan yazarlar, şairler, gezginler epeyce eski ve kalabalıktı. Ne ki, moleskineler Hemingway ile yaygınlaştı.
*** Karanlıkların derinlerinde tüneller açıp duran kör hayvancıkların yumuşacık derilerinin adını taşıyan minik defter bir edebiyat efsanesine dönüşmüş. Yazıları kadar yaşamıyla da bir efsane olan, dünyanın dört bir yanını dolaşıp içki içtiği her bara bir anı bırakan Hemingway'in adı "köstebek derisinin" böylesine yaygın bir hale gelmesine belli ki çok yardım etmiş. Köstebek derisi... Hemingway... O küçük deftere mısralarını ve satırlarını yazan şairlerle yazarlar. Bütün bunları hayatın içinde yaptıkları kazılarla ortaya çıkaran yumuşak dokunuşlu güzel edebiyat köstebekleri.
|