Paris'ten
Yaşlı bir kadın, soldan bakılınca elinde pahalı ve lüks mağazalardan alışveriş etmiş hissi veren poşetler tutuyor. Sağdan bakılınca tek eliyle çöp kutusunu karıştırmakta. Bulunduğu yerin yanından geçen caddenin ortasında, bir kızla ile bir oğlan öpüşmekte... Paris'teyim.
*** Uçak alçalmağa başladığında eski bir tanışı alıcı bir gözle seyretmek isteyen bir iştiyakla pencere kenarına geçmiştim. Özenle parsellenmiş yemyeşil tarlalar, aynı ruhun farklı görüntülerini taşıyan küçük yerleşim merkezleri, minik ormanlar... Eski tanışım yıllardır hep aynıydı ve hep de aynı kalacakmış gibi duruyordu...
*** Uçaktan indikten sonra şehre aynı merakla girdim. Önce zoom yapan sonra yakına girip detay çeken bir kamera gibi çevreden merkeze taramaya başladık. Onları tarayan gözler ilk çekimden bugüne epeyce zaman geçirmiş olsa da herkes bildik halini tekrarlıyordu. Adımlayıp durduğumuz metroları, sokakları, caddeleri ve bu kentin bizler için simgesi olan mekanları "Her şey yerli yerinde mi?" hissiyle yokladık. Hepsi yerli yerindeydi.
*** Saint-Joseph Lisesi'ndeki parmak çocuk halimizden beri dostum olan Eser Karakaş, Saint- Sulpice mahallesinde bir süre önce rehber bir uzmanla yaptığı gezinin hızlandırılmış bir tekranını bana da yaptırdı. Eski tanış hakkında birçok yeni şey öğrendim. Önünden gelip geçtiğim bir yolun paralelindeki "Seminer Yolunu" keşfettim. Ortaçağ'daki ilk dini eğitim bugünkü Senato'nun hemen yanıbaşındaki bu alanda yapılmış. Seminer kelimesi de Ortaçağ'daki bu ilk dini dersden kaynaklanan bir kavrammış.
*** Paris'in "modern bir Ortaçağ kenti" olduğundan söz açınca hangi sokakların "Ortaçağ" hangi sokakların daha "modern" olduğunun harika bir ölçütü bulunduğunu fark ettim. Ortaçağda husumetlerin kanlı tuzaklara dönüşmesini önlemek için sokakların iki yanından insanların birbirlerini görmesini önleyen bir kavis oluşturmuşlar. Bakınca sokağın diğer ucunu görmüyorsanız, bunu engenleyen hafif bir kıvrım varsa bu ortaçağdan kalmış bir sokak. Cetvel gibi ise, bakar bakmaz diğer köşeyi görüyor isen, bu yeni bir sokak anlamına gelmekte.
*** Ünlü filozof Condorcet'nin, 1773 ila 1774 yıllarında sığındığı evin önünde de uzun uzun durduk. Condorcet'nin 1750'lerde yaptığı ve genel seçimlerin özünün çok adil bir sonuç vermediği iddiasını yeniden hatırladık. Bu iddiayı Kenneth Arrow daha detaylandırarak, daha gelişmiş bir matematik ifadeyle derinleştirerek Nobel aldı. Seçimlere katılan partilerden bir tekini seçerseniz, sonuç kuşkuya yer bırakmayacak bir netlik ile beliriyor. Ama katılan tüm partilere olan ilginizi de ifade eden bir çaba içine girince, iş değişiyor. Tek bir parti seçmek ve diğerlerine olan siyasal mesafeni de ifade etmek farklı sonuçlar verebiliyor. Buna "imkansızlık teoremi" denmekte.
*** Seminer ... Ortaçağ Sokakları .... Daha sonraki sokaklar... Condorcet'nin evi ... Siyasetin özünü kurcalayan "imkansızlık teoremi"... Bir yanı ile pahalı poşetler taşıyan, diğer yanı ile çöpü karıştıran kadın. Caddede öpüşen gençler. Özetle, yeniden Paris'teyim.
|