Kör kuyular...
Fonda serin bir bahar rüzgârı gibi "o" şarkı esiyordu: "Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın!" "Detone" sevdaların "akordsuz" melodilerine mahk"genç kuşaklar" şaşkına dönmüştü: "Nereden çıktı bu şarkı?" Bu soruyu sordurmak "kim"in ya da "kimler"in ayıbıydı, ayrı bir mevzu!.. Lakin; "sahici" duyguların "hakiki" şarkılarının keşfine "geç de olsa" sebep olmak; unutturanların ayıbını tartışmaktan daha ehvendi. "Şair"i Ümit Yaşar Oğuzcan'la, "bestekâr"ı Münir Nureddin Selçuk'un "sevgili hatıraları"nın yeniden yüreklere dokunup geçmesi az şey miydi: "Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın / Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın / Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı / Beni sensiz bıraktın, beni bensiz bıraktın..." Düşün bu şarkının peşine çocuklar!.. Kimseyi "kimse"siz bırakmayın artık "kör kuyular"da... Bağdat'ta da... "Kör kuyular"ın ve daha yüzlerce "ölümsüz" şarkının bestecisi Münir Nureddin, 1950'lerde pek çok kez Bağdat'a gidip konserler verir... Ve o günlerden, sararmış gazete sayfalarından bir "musıki" haberi: "Münir Nureddin, konser sırasında hoşuna giden bir olayı şöyle anlatır: "Bağdat'a ikinci gelişimde benden bazı Türkçe eserler istenmiş, bu münabesetle kendilerine birkaç ses ve saz eserinin notasını vermiştim. Bağdat Konservatuarı bir ara 'Dil Seni Sevmeyeni' şarkısını Arapça olarak teganni etmişler. Musıkimize karşı gösterilen yakın alaka gerek şahsımı ve gerekse arkadaşlarımı son derece memnun etmiştir.' Irak Konservatuar Müdürü Aziz Sami Bey de: 'Münir Nureddin... ruhlar onu dinlediği vakit büyük bir heyecan-ı bediinin tesiriyle titrer ve içten gelen bir sesle onun sanatına karşı hayranlığını tekrar edip durur' demiştir." İşte böyle!.. El Garip cezaevinin utanç fotoğraflarını hak edecek bir şehir değildi Bağdat... Hele "kör kuyularda merdivensiz" bırakılacak bir halk da değildi Irak halkı, asla!.. Uzatın vicdan merdivenlerinizi kör kuyulara; hazır keşfetmişken büyüsünü sevda yangınlarının da, "Bir İstanbul Masalı"nda...
|