| |
|
|
Sorumlulara da, sorumsuzlara da, yürekten teşekkür ediyoruz!
Son dönem siyasi tarihimizde, Annan Planı'na ilişkin olarak, Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti iktidarının aldığı risk, benzerine az rastlanır ölçüdeki bir cesareti içeriyor. Sorunları çözmek yerine "Kriz Stoku"na atanlar, her konuyu olduğu gibi, Kıbrıs'ı da, Türkiye'nin siyasal ipotekleri arasında bıraktılar. KKTC halkının referandumda "Evet" demesi, AK Parti'nin haklılığını ortaya çıkardı. Bir başka gerçek daha, sade Türk kamuoyunun değil, dünyanın da gözleri önüne geldi bu evetle. Demek Kıbrıs'ta uzlaşmayı isteyenler, Rumlar değil Türklermiş... Eğer Türkiyeli politikacılar geçmişte biraz yürekli olsalardı ve Türkiye ile Kıbrıslı Türkler'in siyasi kaderi, Denktaş'ın "Milli Dava" adı altında sürdürdüğü "Çözümsüzlük Çözümdür" siyasetine bırakılmasaydı, bugün ya Rumlar AB'ye alınmamış olacaklardı, yahut Türkler de AB'ye girmiş olacaklardı. Bu son dönemin, hem TC hem de KKTC için, bir nefes alma süreci olmasını sağlayan isimleri, kutlamalıyız. Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal, KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat ve bu sürece katkıda bulunan sorumlu Türk medyasının tüm mensupları. Ve tabii ki, referandumda "Evet" diyen, KKTC halkı! Rauf Denktaş'a, Serdar Denktaş'a, Devlet Bahçeli'ye, Bülent Ecevit'e, Mümtaz Soysal'a, Doğu Perinçek'e, Onur Öymen'e ve Kıbrıs'ta çözüm aramayı "Ver kurtul" diye niteleyen sorumsuz Türk medyasının mensuplarına da, teşekkür etmeliyiz. Eğer onlar, çözüm isteyenleri suçlayıp, "Hayır" için çalışmasalardı, Kıbrıslı Rumlar'dan bu kadar çok "Hayır" oyu çıkmazdı. Bizdeki kafası karışıklar sayesinde, Kıbrıslı Rumların da kafası karıştı neticede. Referandum ve Annan Planı geride kaldığına göre, asıl işimize dönebiliriz. Bu iş, Kopenhag Kriterleri'ne tam uyum ve AB'den müzakere takvimi almaktır. Gereken Anayasa değişiklikleri, hiç gecikmeden yapılmalıdır. Türkiye'nin AB yolunu engellemek için, Kıbrıs'ta çözümsüzlüğü son koz olarak kullananlar, bundan sonra ne yaparlar bilemiyoruz. Ya da, Denktaş yerinde kalır mı? Bence bunlar önemsiz. Turan Güneş "Armut çürük olduktan sonra, ha ağacın dalında durmuş, ha yere düşmüş, ne fark eder" derdi.
|