Merkez Grubu'nun duruşu
SABAH ve atv'nin durumunu merak ediyorsanız, size Hürriyet'i izleyin derim. SABAH kötü yoldaysa, eriyip gidiyorsa Hürriyet'te SABAH'a ait tek satır görmezsiniz. SABAH tiraj alıyor, reklam geliri artıyorsa, Hürriyet'te SABAH'a küfür kâfir başlar. Bu tecrübeyle sabittir. Aydın Doğan'ın SABAH'a hakim olduğu Ocak 2001-Temmuz 2002 tarihleri arasında Doğan Grubu gazetelerinde tek satır SABAH haberi yoktu. Şimdiki kahraman silahşörler, o dönem SABAH ve yönetimi hakkında bir tek satır yazmamıştır, yazamamıştır. Arşivler ortada olduğu için isteyen herkes bu gerçeği kolayca görebilir.
Bu dönem, SABAH'ın dağıtım şirketi, ayda 1 milyon dolar gelir sağlayan İstanbul ekinin kapatılması gibi bütün aktiflerinin Doğan lehine yok edildiği dönemdir. Doğan'ın kasanın başında oturduğu bu dönemde binlerce çalışanın SSK primi yatırılmamış, devlete trilyonlarca liralık vergi takılmıştır.
Merkez Grubu işe başladıktan sonra önce dağıtım şirketini kurmuş, ardından bölge eklerine girişmiş, Günaydın'ı büyütmüş, geçmişin vergi ve SSK primi borçlarını ve lisans bedelini ödemeye başlamıştır.
Merkez Grubu, reklamda tek mecraya yönelinmesinin önünü kesmiş, kamuoyunu tek bir grubun yönlendirmesini engellemiştir.
Kısaca Merkez Grubu, basında çok sesliliği, 2600 basın emekçisinin vergileri takır takır ödenir şekilde düzenli maaş almasını sağlamıştır.
Merkez Grubu başka bir şey daha yapmıştır. Gazeteci ile siyasetçi arasında haber dışında bir konunun görüşülmesinin karşısında olmuştur. Bu, patronu adına iş takip edenlerin huzurunu kaçırmıştır.
Bu tablo Doğan Grubu'nun hiç istemediği bir tablodur.
SABAH yüzünden yeni masraflara girmiş, hiç istemediği ekleri yayınlamak zorunda kalmıştır. Reklam pastasının önemli bir bölümünü Merkez'e kaptırmıştır. Sahtesiyle aslını yutarım hayalleri kurduğu SABAH, bugün kâbusu olmuştur.
O nedenle SABAH iyi gittikçe, onların sinirleri bozulmaktadır.
Çünkü, bizim başarı olarak gördüğümüz rakamlarda onlar kayıp milyon dolarlar, rekabetçi bir piyasa, çok sesli bir basın gerçeği görüyor.
Onların bu hali de bizi eğlendiriyor.
Bu sinir bozukluğu onlara yanlışlar da yaptırıyor. Yılların Hürriyet'ini garip duruma düşürüyorlar; bu da bizi gerçekten rahatsız ediyor. Biz Hürriyet'in saygın bir şekilde yayın hayatını sürdürmesini canı gönülden arzu ediyoruz. Çünkü Hürriyet bu çizgisini sürdürürse, bizim çok kısa zamanda elde edeceğimize inandığımız birinciliğin anlamı kalmaz. Yani bu bizim başarımızdan değil, Hürriyet'in başarısızlığından kaynaklanmış olur. Oysa biz formda bir Hürriyet'i geçmek isteriz.
Bunları niye yazıyorum, Çünkü dünkü Hürriyet'te bunun tam tersi bir tablo vardı. Bir gün öncesi "Biz AK Parti yanlısı değiliz, bağımsızız" diye okurlarına dil dökenler, dün de "Aslında SABAH öyle" diyorlardı.
İşin özüne bakarsak bir gazetenin hesap vereceği tek merci vardır, o da siz okurlarıdır. Bunu elimizden geldiğince yapıyoruz.
Bizim gazetecilik konusunda hiçbir kompleksimiz yok. İlk günden söyledik. Avrupa Birliği'nden yanayız, daha fazla demokrasiden yanayız, insan haklarından yanayız, Türk insanına yeni iş olanakları yaratılmasından yanayız, Türkiye'nin yeni bir krize girmesine karşıyız, Cumhuriyet'in temel ilkelerinden taviz verilmesine kesinlikle karşıyız.
Bunlar bizim bir çeşit anayasamız. Bir hükümet bu konularda doğru adım atarsa onun arkasında durmaktan gocunmayız. Çünkü hükümetler geçici, bu ülke ise kalıcıdır.
İktidarların başarısı bizim çocuklarımızın yarınının güvence altına alınmasıdır.
Son olarak şunu belirteyim. Hürriyet yazar ve yöneticileri SABAH için milyonlarca dolarlık teklif yapmaya bayılıyor. Ben de buradan Özelleştirme İdaresi'ne milyar dolarlık bir teklif yapayım da altta kalmayayım bari. Telekom'a POAŞ'lama usulü özelleştirme olması koşuluyla milyarlarca dolar vermeye hazırım. POAŞ'lamada olduğu gibi borcu Telekom'a yıkar, devlete vereceğim vergiyi özelleştirme taksidi yapar, Telefon Kralı olurum.
|